31 Ocak 2008 Perşembe

Bebegimin Banyosu

BEBEĞİMİN BANYOSU
Bebeğin sağlıklı bir cilde sahip olması cildinin temiz tutulması ile yakından ilişkilidir. Bebeğin banyosu titizlikle yapılmalıdır. Bu durum aynı zamanda anne ile bebek arasında sevgi ve iletişim bağlarının kuvvetlenmesi açısından da önemlidir. Bebeğin günaşırı yıkanması yeterlidir. Ancak, temizliğin aşırı boyutlara getirilmemesi gerekir. Her mamadan sonra yüzünün ve her alt değiştirmeden sonra bezli bölgenin temizlenmesi yeterlidir. Bebeğin aç iken banyo yaptırılması da çok önemli bir konudur. Yoksa tok karına banyo yaptırtılırsa, bebeklerin kusmasına neden olabiliriz. Yıkamaya Başlamadan Önce Yapılacaklar Banyo için gereksinim duyabileceğiniz her şeyi elinizin altında hazır bulundurun. Küvet bel hizanızda olsun. Oturmak ya da çömelmek yerine ayakta durmayı bel sağlığınız için tercih edin. Banyo suyunun uygun sıcaklıkta olduğundan emin olmak için bileğinizin içi veya dirseğinizle suyun sıcaklığını kontrol edin. Bebeğinizi soyun ve havluya sarın, henüz alt bezini çıkartmayın. Bebeğinizi kesinlikle suyun yanında yalnız bırakmayın . Başını ve Vücudunu YıkamaBebeğinizi bir havlu üzerine yatırarak soyun. İdrar ve kaka gibi sürprizlerden korunmak için alt bezini, daha çıkartmanıza gerek yok. Havluyu vücuduna sararak, sol elinizle boynunu destekleyip, vücudunu kolunuzun üstüne yaslayarak koltuğunuzun altından destekleyin ve yüzü yukarı bakar şekilde banyo küvetinin üzerine alın, saçlarını bebeğe uygun, gözünü yakmayan bir bebe şampuanı kullanarak, küvetteki suyla veya yanınızda hazır bulundurduğunuz durulama suyunu dökerek durulayın. Ardından sert olmayan, yumuşak dokunuşlarla kurulayın. Yere yatırıp havlusunu açın, bezini çıkarıp gerekiyorsa alt temizliğini yapın. Banyo süngerini, bebe sabunu veya bebe banyo köpüğü ile köpürtün ve havlu üzerinde vücudunun her yanını, özellikle cilt kıvrımlarının arasını iyice silin. Kolunuzla omzu ve boynu destekleyerek, elinizle koltuk altından kavrayın. Diğer elinizle ya kalçalarından destek alarak veya bacaklarından kavrayın ve banyo küveti içindeki suya, önce ayak ve bacaklarını daldırarak yavaşça tüm vücudunu başı dışarıda kalacak gibi sokun. Suyla vücudunu durularken bebeğinizin rahatlamasını sağlayın. Aynı şekilde tutarak temiz havlu üzerine alın. Tüm vücudunu yumuşak hareketlerle kurulayın. Cilt boğumlarını iyi kurulamayı unutmayın. Bebeğinizin büyüyüp aşırı hareketlendikten sonra havlu üzerinde sabunlamak daha zor hale geleceğinden bu işlemi banyo küveti içinde yapabilirsiniz. Yrd. Doç. Dr. Hayri Levent YILMAZÇukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi

Bebegi Simartmak

BEBEĞİ ŞIMARTMAK
Kızılcık sopası kullanmamak bebeğinizi şımartmaz, ama onu bütün gün kucağınızda gezdirirseniz bu kesinlikle olacaktır. İlk yıllarının ikinci yarısında bebekler anneleri kullanma hususunda artık ustalaşmışlardır. Bazı toplumlarda bebek gününün büyük kısmını annesi ile geçirmektedir. Bazılarında ise çalışan anneler çoğunluktadır ve bebeklerin erkenden belli ölçüde bağımsızlık kazanması hedeflenir. Bu hem annesinin kendi ihtiyaçları ve diğer sorumlulukları için zaman ayırmasını sağlar, hemde bebeğin kendine olan güvenini arttırır. Ayrıca diğer insanlarında hakları ve ihtiyaçları olduğunu bebeğe öğretir. Bebeğinizi şımartmak istemiyorsanız, şimdiden bazı tedbirler almalısınız. Aşağıdakileri bir deneyebilirsiniz.• Bebeğinizin gerçek bir ilgi eksikliği yüzünden kucakta taşınmak istemediğinden emin olun. Gün boyunca birkaç defa oturup onunla oyun oynadınız mı? yoksa onunla olan bütün etkileşiminiz onu bir oyun parkında oyuncağı ile yalnız bırakmaktan, siz akşam yemeğine başlarken onu oyuncağı ile yalnız bırakmaktan ve işe gitmeye hazırlandığınız sırada onu alıp sallamaktan mı ibaret? Eğer böyleyse bebeğiniz hiç dikkate alınmamaktansa bütün gün kucakta taşınmanın daha iyi olacağı fikrine varmış olabilir.• Bebeğiniz ağladığında onun gerçekten fiziksel ihtiyaçları olup olmadığını kontrol edin. Yemek zamanı mı? Aç mı? Yorgun mu? Eğer böyleyse onun ihtiyaçlarını karşılayın.• Bebeğinizi eğlendirecek oyuncakları ve eşyaları olduğundan emin olun. Böylece tüm vaktini sizinle geçirmek istemeyecektir. Dikkat alanı dar olduğu için ulaşabileceği alan içine iki veya üç oyuncak koyun, bunun tersine çok fazla oyuncak onu yoracak ve sinirlendirecektir.• Her şikayet ettiğinde onu kucağınıza almayın ama onunla ilgilenin ve dikkatini başka taraflara çekmeye çalışın. Örneğin ona tahta kaşıkla tencereye nasıl vurulacağını öğretin.• Eğer kısa bir süre sakinleşmişse yapmanız gereken işler olduğunu söyleyin ve tereddüt etmeden yanından ayrılın. Onun görüş alanı içinde kalabilir ve eğer işe yarıyorsa ona şarkılar söyleyebilirsiniz. Ama eğer sizin varlığınızda huysuzluğu daha da artıyorsa bebeğinizi oyun parkına veya emniyetli bir yere yerleştirip görüş alanı dışına çıkın. Bunu yapmadan önce, ortadan kaybolduktan sonra tekrar geri geleceğinizi anlatmak için köşenin arkasına geçip başınızı içeri uzatın.• Her seferinde onu oyuncakları ile biraz daha uzun süre yalnız bırakın. Bırakın istiyorsa itiraz etsin. Ama daima o ağlamadan önce yanına dönerek onu teskin edin ve daha sonra yine ayrılın. Onu kucağınıza mümkün olduğunca almayın. Eğer ağlayana kadar beklerseniz ilginizi çeken tek şeyin bu olduğunu düşünecek ve ve bunu bir silah olarak kullanacaktır.• Onu kucağınıza almayın ve günün her dakikasında onunla oynayamadığınız için suçluluk hissetmeyin. Eğer böyle davranırsanız, tek başına oynamanın eğlence değil cezalandırma olduğu ve yalnızlığın iyi bir şey olmadığı mesajını verebilirsiniz. Onunla oynamak için vakit ayırdığınız sürece, birbirinizden ayrı geçirdiğiniz zamanın hem size hem ona faydası olacaktır.Büyükanne ve Büyükbabaların Bebeği ŞımartmasıBüyükler için hayat daha kolaydır. Bir bebeği sonuçlarına katlanmaksızın şımartabilirler. Torunları için getirdikleri tatlı çörekleri iştahla yerken onu zevkle seyrederler. Ama az sonra sofrada tok ve suratsız bir çocukla savaşacak olan kendileri değildir. Torunları şımartmak büyüklerin vazgeçmeyeceği bir hak mıdır? Bir ölçüye kadar evet. Sizin çocukluğunuz sırasında onlar üstlerine düşeni yapmışlardır ve şimdi yükü omuzlamak sırası sizindir. Yinede herkesin üzerinde görüş birliğine vardığı bazı gerçekler vardır.• Uzakta oturan büyükanne ve büyükbabalara daha çok esneklik gösterilebilir. Bebeğinizi senede iki üç defa gören büyükler muhtemelen onu şımartamazlar. Böyle zamanlarda bebeğinizin bir öğle uykusunu kaçırmasını yada şekerleme yemesini çok görmeyin çünkü bunlar alışkanlık haline dönecek kadar çok tekrarlanmaz. Bırakın bu seyrek aksamalardan herkes zevk alsın ve daha sonra her zamanki rutininize dönün. • Aynı bölgede ve özellikle aynı evde yaşayan büyüklerin bebeği şımartması daha kolay olur. Her sızlanışta bebeğin kucağa alınması çocuğun kafasının karışmasına ve kuralların sürekli değişmesine neden olur. Bundan sonrada çocuğun o kurallara uyması güçleşir.• Ebeveynlerin koyduğu belli kurallar değişmemelidir. Uzakta veya yakında otursunlar, aynı düşüncede olmasalar bile büyükler o kurallara uymak zorundadır. Yatma saati, şekerli gıdalar, televizyon seyredilmesi bu kuralların konusu olabilir. Bu tip kurallara büyükler karışmamakla beraber dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise bunların anne ve babanın ortak fikirleri olmasıdır. Çocuk anne ve babadan farklı mesajlar almamalıdır.• Büyüklere ait bazı hakların dokunulmaz olduğu bilinmelidir. Örneğin anne babanın pahalı olduğu için alamadıkları bir oyuncağı almaları ve genel olarak herşeyden biraz daha fazla vererek kendilerini torunlarına teslim etmeleri . Ama bu şımartmaları anne babanın koyduğu kuralları ihlal etmeden yapmaları gerekir.Büyükler kendilerine konan sınırı aşarsa ne olur? Sizin o kadar incelikle koyduğunuz ve tutarlılıkla oluşturduğunuz kuralları görmezden gelir ve açıkça ihlal ederlerse ne yapmalı? O zaman onlarla açıkça konuşmanın zamanı gelmiş demektir. Konuşmayı sevecen ve gerilimsiz olarak sürdürün. Eğer çok önemli konularda sizinle aynı duyarlılığı göstermiyorlarsa, durumun ciddiyetini vurgulayın. Onların bebekle vakit geçirmelerini sizin de istediğinizi, ama koymuş olduğunuz kuralları çiğnemelerinin onun kafasını karıştırdığını ve yaşama düzenini bozduğunu ve aile dengesini sarstığını açıklayın. Bazı konularda esnek olmaya hazır olduğunuzu, ama diğer konularada onların boyun eğmesi gerektiğini anlatın.www.bebek.com

Babanin Yeri

BABANIN YERİ
Anne-babasıyla yakın, sevecen ilişkisi olan bebek çok şanslıdır. Bebeklerin fiziksel yakınlığa ihtiyaçları vardır ve emzirme dışında, bebeğin bulunabileceği en şahane yer babasının sevecen kollarıdır. Bebek ile sıcak ve bağlı (düşkün) bir ilişki kurmak için babanın onu beslemesi gerekmez. Sarılarak, severek, oynayarak onunla bu ilişkiyi kurabilir. Babasının omzunda sallanmak veya göğsünün üzerine yatmak bebeğin çok hoşuna gider. Bırakın beslenmesi bitmiş bebeğinizi babasının göğsüne, onunla kalsın, babası onu sallasın kollarında. Bebeğin altını değiştirmek, yıkamak, ağladığı zaman yatıştırmaktan başka babanın onunla paylaşabileceği şeyler vardır, biraz hayal gücü yeterlidir. Hatırlanması gereken en önemli şey de bebeğin hem anneye hem babaya gereksinim duymasıdır. Bebeğin ihtiyaçlarının her ikisi tarafından da karşılanacağını bilmesi çok önemlidir. Babanın, anne ile olan bağlılığı bebekle bağlılığını pekiştirir. İlk aylarda babanın asıl görevi anneyi rahatlatmaktır ki o da rahat rahat emzirsin, bunu da evdeki bazı işlerin yükünü üstünden alarak ve yardımcı olarak sağlarwww.kadinlar.com

Anneden Bebege Bakteri Gecisi Olurmu

ANNEDEN BEBEĞE BAKTERİ GEÇİŞİ OLUR MU?
Çürük lezyonu hastalık olarak düşünülürse bunun da bulaşıcı olduğu kabul edilmektedir. Çürük yapıcı ana bakteri olan “Mutans Streptokokları”nın özellikle anneden veya bakıcıdan bebeğe geçişi mümkün olabilmektedir. Her insanın doğal ağız ortamında bulunan bu bakteri çürük yapıcı özellikte olduğundan annenin veya bakıcının ağız-diş sağlığının da çok iyi düzeyde olması gerekmektedir. Anne veya bakıcı öpme, yemeklerin tadına bakma, biberonu veya emziği temizleme maksadı ile kendi tükürük yapılarında bulunan bu bakterileri istemeden de olsa bebeğin ağız ortamına taşımaktadır. Bu şekilde bebeğin ağzına özellikle streptokok grubu bakteriler yerleşir ve sürmüş olan dişlerin yüzeylerine tutunur. Anneden yada diğer aile bireylerinden çocuğa bu bakterilerin taşınması, çocukta çürük görülme sıklığının artmasına neden olmaktadır. Çürüğe neden olan bu bakterilerin anneden/bakıcıdan/aile fertlerinden bebeğe geçiş periyodu 6 aydan başlayarak 31. aya kadar devam edebilmektedir.Önerilerim: Bebeğin anne tarafındanü dişlerinin fırçalanması veya temizlenmesi bu donemde büyük önem taşımaktadır. Annenin veya çocuğa bakan ve besleyen kişinin (baba, bakıcı, anneanne...)ü ağız,diş sağlığının iyi düzeyde olması gerekmektedir. Zorunlu kalmadıkçaü aynı kaşıktan yemek yenmemeli, yemeklerin tadına başka bir kaşık ile bakılmalıdır. Ağız lezyonu, dudakta uçuk gibi virütik enfeksiyonu olanü kişilerin yine öpme veya temas ile bunu bebeğe taşıyabilmeleri mümkün olduğundan bu konuda dikkatli olunmalıdır. Çocuk ile aynı diş fırçasıü kullanılmamalıdır. Tabii ki bebeğinizle yakın temasta olmak her zaman enü doğal ve sağlıklı olanıdır ancak özellikle çürük yapıcı bakteriler bu yollarla taşınabileceğini aklımızda tutup, gerekli önlemleri almakla bebeğimizin ağız-diş sağlığını olumlu yönde etkileyeceğini unutmayalım.

Anne Sutunu Artirmanin Yollari

ANNE SÜTÜNÜ ARTTIRMANIN YOLLARI
İlk 4-6 ayda anne sütü, bebek için gerekli tüm besinleri içerir ve beraberinde başkaca bir gıda verilmesi gereksizdir. Emzirme, anne ile bebek arasındaki ilişki kalitesinin en yüksek seviyede olmasını sağlayan psiko-sosyal ortamı yaratır. Anne sütü ile beslenen çocuklarda bulaşıcı hastalıklar daha seyrek görülür. Ayrıca anne açısından bakıldığında ise, annede meme ve yumurtalık kanseri gelişme olasılığını azalttığı saptanmıştır.Bebeğinizin sağlıklı gelişmesini, büyümesini ve hastalıklardan en iyi şekilde korunmasını istiyorsanız; bebeğinize mutlaka anne sütü vermelisiniz, yani doğal beslenmeden uzaklaşmamalısınız. Ayrıca her annenin kendi sütü bebeğinin erken, zamanında veya geç olarak doğmuş olmasına bağlı olarak içeriği değişmekte; sonuçta: her annenin sütü özellikle kendi çocuğunun en ideal besin kaynağı olmakta ve başkaca hiç bir besin onun yerini dolduramamaktadır. Ancak annelerin büyük bir çoğunluğu, önemli bir yanılgıya düşmektedirler, bunun en büyük sebebinin annelerin bebeklerine karşı duydukları aşırı sevgi ve koruma isteğine bağlı olmasına karşın, sonuçta bebeklerine istemeden çok büyük bir zarar vermektedirler. Bu yanılgı, bebeğin doymadığı kanısıyla ek gıdalara başlanmasıdır. Unutulmamalıdır ki; ağlamanın tek sebebi acıkmak değildir, bunun birçok sebebi olabilir. Örneğin; bebek daha çok kucaklanmak sevilmek isteyebilir, bazı bebekler memeyi sırf keyif için emmek isterler veya bebeğin bir rahatsızlığı olabilir (gaz sancısı, ateş vs.). Bebeğinize kendi sütünüzün yetmediğine lütfen tek başınıza karar vermeyiniz, bu karar için aile büyüklerinizle ve en önemlisi bebeğinizin doktoru ile görüşmelisiniz. Sütünüzün Yeterince Gelmesi İçin Azami Dikkat Göstermeniz Gereken KonularKendinizi psikolojik olarak emzirmeye hazırlamak, ayrıca emzirme eğitimi ile birlikte meme başının süt vermeye hazır hale getirilmesi için gerekli egzersizleri öğrenmek ve uygulamak için doğumdan önce mutlaka bir çocuk hekimine gitmelisiniz.Sütünüzün gelmesini beklemeden ve kesinlikle şekerli su vermeden, bebeğinizi doğar doğmaz ilk yarım saat içinde mutlaka emzirmelisiniz.Doğduğu andan itibaren istedikçe emzirilmelidir. Yenidoğan bebekler genellikle 8-10 öğün emmek isterler. Öğün sayısı daha sonra giderek azalır. Sık emzirme bol süt gelmesini sağladığı gibi, göğüslerin şişmesini ve acımasını da önler.Emzirmeden önce veya sonra ticari mama, inek sütü ya da başka gıdaların verilmesi, bebeğin aldığı süt miktarını azaltır. Bu durum da daha az süt gelmesine neden olur. Bu tür ek gıdaları, bebek 4-6 aylık olmadan başlamamak gereklidir.Başkaca sıvılar vermek için biberon kullanılmamalıdır, bebeğin meme emmesini tümüyle kesebilir. Biberonun gerektirdiği emme şekli meme emilmesinden daha farklı ve kolay olduğu için biberonu tercih etmelerine neden olabilir. Geceleri emmek isteyen bebeği annenin emzirmesi çok önemlidir. Bu durum hem bebeğin psikolojik dengesinin sarsılmaması hem de annenin süt veriminin artması açısından son derece önemlidir. Geceleri emzirmenin anne açısından güçlüğü ve nahoş durumu nedeniyle babanın ve aile büyüklerinin bu konuda anneye yardımcı ve destek olması çok yararlı olacaktır. Zaten bu nahoş durum 2. ayın sonuna doğru yavaş yavaş ortadan kalkacak ve geceleri emme ihtiyacı azalacaktır. Ancak bu konuda bazen aileler büyük bir yanlışlık yapmaktadırlar. Geceleri emzirmek yerine biberon ile beslemektedirler. Böylece hem annenin süt verimi azalmakta, hem çocuğa mikrop kaynağı olabilecek doğal olmayan beslenme yapılmakta, hem de bebek en yararlı olan anne sütünden mahrum bırakılmaktadır. Anne bebeğini emzirdiği dönemde kendi beslenmesine de özel bir önem göstermelidir. Emziren anne, günde en az iki litre sıvı, en az iki bardak süt içmeli veya yoğurt ve peynir gibi süt ürünlerini yemelidir. Protein gereksinimini karşılamak için kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagiller, et, tavuk, balık gibi yiyeceklerden her öğünde yemelidir. Bol bol sebze ve meyve ihmal edilmemelidir. Ayrıca sütünün az geldiği düşüncesinde olan annelerin şekerli gıdalardan ( pekmez, bal, reçel gibi...) daha fazla tüketmesi tıbben tam kanıtlanmış olmamakla birlikte faydalı olacaktır. Emziren annenin ruhsal yönden desteklenmesi, huzurlu bir ortam sağlanması ve mutlu edilmesi de son derecede önemlidirHer emzirmede, bir önceki beslenmede en son verilmiş memeden başlanmalıdır.Bebeğin emme gücüne bağlı olmakla birlikte her emzirme yaklaşık 20-30 dakika sürmelidir. Uzm. Dr. Mesut KılınçKaynak : Revir.com

Anne Sutu

Anne Sütü
Anne sütünün bileşimiAnne sütünün besleyici içeriği, sütün üretim basamağına göre, anneden anneye, günden güne ve beslemeden beslemeye değişir. Sütlenme döneminin üç aşaması vardır.Kolostrum Emzirmenin ilk günlerinde koyu sarımsı bir sıvı olarak üretilir. Bu süt yüksek değerli protein, mineral ve koruyucu faktörler (antikorlar) içerir.Geçiş sütü Süt akmaya başladıktan sonra yüksek konsantrasyonlu protein ve mineraller azar azar düşme gösterir. Enerji düzeyi, yağ ve laktoz azar azar yükselir. Geçiş dönemi yaklaşık iki hafta sürer.Olgun sütOlgunluk sütü, renk olarak açık ve yoğunluk olarak incedir. Her ne kadar olgun anne sütünün yapısının içeriğinde değişiklikler olsa da, süt üretiminin bu aşaması en sabit basamak olarak dikkate alınır ve bu yüzden anne sütünün içeriği olarak referans kabul edilir.Bunları Biliyor musunuz?Bir bebeği beslemek için seçilecek en doğal ve en doğru yol onu emzirmektir. Anne sütü bebeklerin gelişebilmeleri için gerekli tüm besinleri içerir.Bulaşıcı hastalıklara karşı ona bağışıklık kazandırır.Emzirme aynı zamanda anne ile çocuk arasında çocuğun ruhsal açıdan sağlıklı gelişmesini etkileyen yakın bir ilişkinin doğmasına yardımcı olur.Anne ise gerek fiziksel gerek ruhsal dengenin kurulması korunması açısından büyük önem taşır.Bebeğin emme hareketi kanda süt üretici hormonların serbest dolaşımını sağlar. Bu da süt bezlerinin faaliyetlerini canlandırmanın yanı sıra rahmin de normal haline dönmesini hızlandırır.Emziren annenin vücudu emzirmeyen annelere kıyasla daha çabuk doğum öncesi ölçülerine döner.Emzirme, annenin de bebeğin de benimsemesi ve iyi öğrenmesi gereken bir sanattır.Bu nedenle ilk anda bazı aksiliklerle karşılaşsanız bile sabırlı olmalısınız.Hayatının ilk 4-6 aylık döneminde bebeğiniz anne sütünden başka bir gıdaya ihtiyaç duymaz. İnsan sütü başlıca besleyicilerin hepsini yeterli miktarda içermektedir.Nutricia-Milupa

Yasal uyarı:Tüm yazılar bilgilendirme amaçlıdır.
Tedavide kullanılmaz...

Agrili Emzirme

AĞRILI EMZİRME
Emzirmede ağrının 2 nedeni olabilir. Birincisi ilk defa emzirecek bir anne için bu yeni deneyim hafif ağrılı olabilir. Ancak bu duyguya hemen alışılır. İkincisi ise bebeğin memeyi yanlış teknikle emmesi olabilir..Çözüm: Bebeği meme ucuna tekniğe uygun yerleştir. Bebek emerken meme ucu acırsa uygun pozisyonda mı diye kontrol et. Memeni sabunla yıkama. Bebek emmeyi bitirince: Memeyi bırakıncaya kadar bekle. Bebeğin memeyi bırakmasını istersen küçük parmağını bebeğin ağzının köşesinden sokarak memeni bastır. Sonra memeyi yavaşça çek. Emme süresini kısaltmaya gerek yok. Kaynak: Hipokrat Hareketi

Adim Adim Sutten Kesmek

ADIM ADIM SÜTTEN KESMEK
11AYBEBEĞİNİZİ MEMEDEN KESMEKBebeğinizi memeden kesmek diğer tüm bakımlar gibi gözünüzde büyüyebilir, ama aslında bu işleme çoktan katı gıda ve ek besinlere geçim döneminde başladınız. Memeden kesmek temel olarak iki ana devreden oluşur.Devre 1: Bebeği memeniz dışında başka bir kaynaktan süt yada mama almaya alıştırmak. Memeden emmeye devam eden bir bebeği birden sütü bıraktırıp bardak yada biberona alıştıramazsınız. Dolayısıyla tamamen sütten kesmeyi planladığınızda çalışmalara çok önce başlamalısınız. Eğer önceden bebeği bardak yada biberon ile tanıştırmadıysanız memeden kesmek çok daha zor ve yavaş olabilir. Bazı durumlarda bebeğin sizden kopmasını sağlamak için özellikle fazla vaktiniz yoksa bir emzirmeyi atlayıp bebeği aç bırakmanız gerekebilir. Bu işlemi üç dört gün tekrarlarsınız ve sadece alternatif olarak seçtiğiniz beslenme türünü ona sunarsınız. İnatçı bebekler değişimi başlangıçta kabullenmekte zorlanabilir, fakat hepsi sonunda alışır. İlk 6 aydan önce bardak yada biberonla kendi sütünüzü ona sunabilir yada mama yada süt verebilirsiniz. Bu zamandan sonra bebeğinize sulandırılmış inek sütü veya meyve suyu da verebilirsiniz. Bu besinleri babasının elinden de almaya başladığı zaman artık bebek beslenme dönemine geçim için uygun zamandadır.Devre 2:Emzirmeyi azaltmakSigara tiryakilerinin sigarayı, çikolata tiryakilerinin çikolatayı bırakması için birden bire bırakmak en iyi yoldur. Fakat bebeğin memeyi bırakması böyle olmaz. Bu olay bebek için hem fiziksel hem de duygusal olarak son derece tavmatiktir. Eğer memeden kesmek çok ani yapılırsa bu anne içinde problem yaratır. Örneğin, sızıntı, memelerde şişme, süt kanallarında tıkanma ve enfeksiyon. Araya bir hastalık yada önemli bir olay girmedikçe bu işi aniden yapmayın. Hedeflediğiniz kesin meme kesme tarihinden en az bir kaç hafta önce bu işe yavaş yavaş başlayın. Eğer çocuğunuzun hayatında önemli bir olay olacaksa (taşınmak, annenin işe başlaması, yeni bir bakıcı gibi) bu işi bir süre erteleyin. En iyi azaltma politikası her seferinde emzirme sayısını bir adet azalmaktır. Örneğin emzirme sayısını bir azaltıp birkaç hafta bekleyin. Hem göğüslerinize hem bebeğinize bu yeni sisteme alışması için zaman tanıyın. Sonra bir tane daha azaltın. 6 aydan küçük bebekler gıda için büyük çoğunlukla anne sütüne bağlıdır. Bu bebeklerde kestiğiniz her emzirmenin yerine mama koymalısınız. Daha büyük bebekler için bunun yerini kahvaltı yada yemek alabilir. Eğer bebeğinizi biraz düzensiz olarak onun istediği saatlerde emziriyorsanız, emzirmeden kesmeyi düşünmeden önce meme saatlerini biraz düzene sokmanız gerekebilir. Annenin programı ne olursa olsun, sabah erken ve gece geç emzirme en rahat emzirme saatleridir. Bu nedenle bunlar en son bırakılanlar olur. Anlık hastalıklar, ağrılı diş çıkarma dönemleri veya taşınma yada tatil gibi çevre değişiklikleri bebeğin geri gitmesine neden olabilir ve bebeğiniz daha da çok emmek isteyebilir. Anlayışlı olun ve fazla üzülmeyin. Çünkü bu tip gerileme geçici olacaktır. Bebeğin hayatı normale döndüğü anda çalışmalarınıza devam edebilirsiniz. Unutmayın ki emzirmek bebek ile aranızdaki ilişkilerden yalnızca birisidir. Emzirmeyi bırakmak aranızdaki sevgiyi azaltmayacaktır. Hatta bundan sonra bebeğinizle daha aktif oyunlar oynayarak onun gelişimini sağlayabileceksiniz. Memeden kesilen bebek ilk zamanlarda farklı rahatlama yollarına başvurabilir. Örneğin başparmağını veya başka bir objeyi emebilir. Bu davranışlar normal ve sağlıklıdır12 ayEn uygun bebek diyetiAilenin diğer üyelerinin sağlıklı beslenmesi ile bebeğinizin sağlıklı beslenmesi için geçerli kurallar hemen hemen aynıdır.Bebeğinizin ilk yaşından sonraki diyetinde şunlara dikkat ediniz.• Her ısırık sayılır. Bebeğinizin sınırlı bir kapasite ve doyma noktaları vardır. Bu nedenle vereceğiniz her lokmanın onun için besleyici olmasına ve boşa yer kaplamamasına özen gösterin.• Her kalori eşit değildir. Bir çikolata parçasındaki 100 kalori bir muzdaki 100 kaloriye eşit değildir. • Öğün atlamak risklidir. Bu bebeğin ihtiyacı olan besin alımını azaltır. Düzgün aralıklarla yemek yememek, çocuğun günlük enerjisini azaltacağı için onu sinirli ve huysuz yapar. Bunun nedeni düşmüş kan şekeridir.• Verim etkilidir. Kilo sorunu genelde çocuklukta başlar. Eğer bir bebek istenmeyen kilolar alıyorsa bunun çözümü diyet yaptırmak değildir. Besin seçimine dikkat etmek önemlidir. Kalorisi az ama besin değeri yüksek olan besinler iyidir (meyve, sebze, tahıl ürünleri).• Karbonhidratlar kompleks bir konudur. Karbonhidratlar, şeker ve nişasta bebeklerin favori besinleridir. Çoğu bebek balık ve eti geri çevirirken, karbonhidratlı besinlerden vazgeçemez. Karbonhidratlar basit ve kompleks olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kompleks karbonhidratlar kalorinin yanında vitamin, mineral, protein ve lifte sağlarlar(tam tahıl ekmekleri, fasulye, bezelye, meyve sebze). Basit olanlar ise basit şeker ve bal olarak bilinir ve kalori dışında çok az şeye sahiptirler.• Şeker sadece problemdir. Kaloriden başka hiçbir şey sağlamaz, çocuğu doyurur ve başka besinler için yer bırakmaz. Ayrıca şeker bakterilerin üremesi için zemin hazırlar ve diş çürüklerine yol açar. Şekerleri bebeğinizden uzak tutun. Şeker olmaması demek tatlı yok demek değildir. Bebeğinize kek ve kurabiyelerden verebilirsiniz.• Besinleri sunarken nereden geldiklerini göz ardı etmeyin. Doğal bir yiyeceğin sahip olacağı besin değerleri de doğaldır. Katılan kimyasal maddeler bazı yiyecekleri çok zararlı hale getirebilirler. Çocuklar daha ufak oldukları için arıtma mekanizmaları daha yavaş çalışır ve bu tip kimyasallardan zarar görebilirler. Dolayısıyla doğal besin maddelerini seçmeye çalışın. Mevsiminde olmayan sebze ve meyveleri konserve yerine dondurulmuş verin, çünkü bunlar besin değeri en çok korunan yoludur. Besinleri çok fazla pişirmeyin ve saklamayın. Hava, su ve sıcağa fazla maruz bırakmayın.• Ailece yeme alışkanlığı edinin. Bebeğin ve sizin yararınız için tüm ailenin sağlıklı beslenmesini sağlamalı ve ona iyi bir örnek olmalısınız.• Diyetin sabote edilmemesine dikkat edin. Fazla abur cubur çocuğunuzun yeme alışkanlığını bozacaktır, çünkü bunlar faydalı besinlerin yerini alırlar. bebek.com

9-12 Ayda Beslenme

9-12 AYDA BESLENME
Anne sütünün tamamlayıcısı olan ek gıdaların, bu dönemde çocuğunuz için nasıl besin özelliği taşıdığını unutmayınız. Çocuğunuz için bu dönemde özel yiyecekler hazırlamanıza gerek yoktur. Yetişkinler için pişirilen tüm ev yemekleri (az yağlı ve püreler halinde) bebeğe verilebilir. Örnek Mönü Sabah 1 Bardak süt (şekersiz)1 Yumurta sarısı1 Tatlı kaşığı reçel veya pekmez1 Çay kaşığı yağ1 İnce dilim ekmek veya 3-4 adet bisküviAra Meyve Püresi ÖğleKıymalı sebze püreleriDolma içleriSebzeli köftelerKuru baklagil püreleri vs.Beraberinde bir dilim ekmek içi yemek suyu ile birlikte AkşamMuhallebi veya öğlenin aynısı. Çocuğunuz bir yaşına basınca aile sofrasına oturttunuz, siz de destek olurken, kendi başına yemesine izin veriniz. Bu yaşta çocukların, sütlü besinlerin yanı sıra günde 1 bardak süt tüketmesine özen gösteriniz.
Dr.H. KARABÖCÜOĞLUKaraböcüoğlu Çocuk Sağlığı MerkeziBağdat Cad. Refik Bey Apt. No: 332 D: 3Erenköy / İSTANBUL Tel: (0216) 369 91 87

1-5 Yaslarda Beslenme

1-5 YAŞTA BESLENME
9. aydan sonra çocuğun temel gıdası olmaktan çıkan anne sütü, 12-15 ay arasında, en geç 2 yaşında ve anne için uygun olan bir zamanda kesilmelidir. Çocuk 13-14 aylıktan itibaren kaşık kullanmaya alıştırılabilir. 2 yaşına doğru çocuk ailenin diğer bireyleri ile sofraya oturtulmaya başlanabilir. Çocuğun ayrı bir tabağı olmalı ve neyi ne kadar tükettiğine dikkat edilmelidir. En sık yapılan hatalardan biri çocuğu yemek suyu ile beslemektir. Hiç bir besleyici değeri olmayan bu beslenme biçimi uygulanmamalıdır. Bu dönemde de çocuklar günde 4 öğün beslenmeli, temel besin gruplarından (süt ve sütlü gıdalar, etler, yumurta ve baklagiller, sebze ve meyveler, unlu ve nişastalı besinler) yeterli ve dengeli tükettirilmelidir. Genellikle dengeli bir beslenme listesi şu şekilde olmalıdır:Her gün yarım litre süt çocuklara verilmelidir. Süt her şekilde verilebilir. Sütün içerdiği kalsiyum çocukların gelişimi için çok önemlidir. 25 gr. peynirde de 200 gr sütteki kadar kalsiyum vardır. Her gün et veya baklagillerden en az birisi listede olmalıdır. Her gün (düzenli et verilen çocuklarda gün aşırı) bir yumurta çocuğa yedirilmelidir. Günde bir ya da iki kez sebze verilmelidir. Günde bir iki kez meyve yedirilmelidir. Fazladan bir öğün meyve vermek sebzelerin yerini tutabilir. (Meyve suları da meyvelerin yerini tutabilir) Günde bir iki kez nişastalı besinler ve 3 dilim ekmek günlük beslenme listesinde bulunmalıdır. Çocuklara mümkün olduğu kadar erken dönemde kendi kendilerine çatal kaşık kullanarak yemeleri öğretilmelidir. Her çeşit şekerleme, pasta, kek, dondurma çocuklara sık verilmemesi gereken yiyeceklerdendir. Yemek aralarında çocuğa şekerleme vermek, iştahını kapatarak yetersiz beslenmesine yol açtığı gibi, diş çürüklerinin de önde gelen sebeplerindendir. Çocuklara çay, kahve verilmesi içerdikleri uyarıcı maddeler nedeni ile onları aşırı sinirli yapar. En iyisi bu içecekleri çocuklara tattırmamaktır.
Dr.H. KARABÖCÜOĞLUKaraböcüoğlu Çocuk Sağlığı MerkeziBağdat Cad. Refik Bey Apt. No: 332 D: 3Erenköy / İSTANBUL Tel: (0216) 369 91 87

0-4 Aylarda Beslenme

0-4 AYDA BESLENME
İlk 4 ayda yalnızca anne sütü ile beslenen bebekler ishal, zatürree gibi bulaşıcı hastalıklara ve alerjik hastalıklara daha az yakalanırlar, daha sağlıklı büyürler. İlk 4 ayda bebeğinizi sadece anne sütü ile besleyiniz. Bu aylarda anne sütü ile birlikte verilen ek besinler bebeğin anne sütünden yararlanmasını engeller.Bu aylarda, hastalık durumu ve çok sıcak havalar dışında bebeğinizin su gereksinimi yoktur. Eğer vermeniz gerekli ise kaynatılmış ve şekersiz su veriniz.İlk günlerde gelen anne sütü çok besleyicidir, bebeğinizi sık sık emzirerek bu sütten yararlanmasını sağlayınız.Anne sütünün artmasını sağlamak için göğüslerinizin boşalması gerekmektedir. Bu nedenle bebeğinizi sık besleyiniz. Bebeğinizin emmediği durumlarda göğsünüzü pompa ile mutlaka boşaltınız.Tüm annelerin sütü yararlıdır. Sütünüz size sulu gelebilir. Bu anne sütünün genel özelliğidir, bu konuda endişe etmeyiniz. Bebeğiniz her beslenmeden sonra az miktarda kaka yapabilir. Bu durum normaldir, endişelenmeyiniz. Bebeği emzirirken göğüs uçlarında acıma, çatlak gibi durumlar sık görülebilir. Bu durumda bebek sık emzirilmeli ve göğüs başları kuru tutulmalıdır.Emziren anneler her zaman sutyen giymelidirler. Sutyen bol ve pamukludan yapılmış olmalıdır.Anne sütünün yetmediği inancı ile doktora danışmadan yeni bir gıdaya başlanmamalıdır. Düzenli kilo alan, günde 6 defa beslenebilen, bezini günde 6 kez ıslatan ve 1-2 kez de kaka yapan bir bebek anne sütünü yeterince alıyor demektir.Anne sütünün yeterliliği en iyi, çocuğun gereken kiloyu alması ile anlaşılır. Bu nedenle bebeğinizi düzenli aralıklarla sağlık kontrolüne götürünüz.Çalışan anneler sütlerini sağdıktan sonra 20 dakika kaynatılarak steril edilmiş şişelerde buzdolabı raflarında 24 saat, buzlukta ise 6 ay saklayabilir. Saklanan anne sütü hiçbir zaman kaynatılmamalıdır. Bebeklere ilk yaşın sonuna kadar kaynatılmamış su verilmemelidir.Emzirme Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler 1-Emzirmeye başlamadan önce ellerinizi yıkayınız. 2-Emzirirken sırtınızı dayayabileceğiniz şekilde rahat oturunuz. 3-Her gün banyo yapamayan anneler, meme başlarını günde bir kez sabunlu su ile silmelidirler. Meme başlarının nemli olması meme başı çatlaklarına yol açar. 4-Emzirirken meme ucu ve etrafındaki kahverengi halkanın çocuğun ağzını tamamıyla kapatacak şekilde olmasını sağlayınız. 5-Emzirirken çocuğunuzun burun deliklerinin açık olmasına dikkat ediniz. 6-Her emzirme öğününden sonra bebeğinizin gazını çıkarttırınız. 7-Beslenme programını bebeğinizin isteğine göre düzenleyiniz. Bu istek 2 saat aralıklarla bile olabilir, buna uyunuz. Bebeklerini emziren annelerin iyi beslenmesi anne ve bebek sağlığı açısından önemlidir. Bu nedenle anneler;Günde 2 lt (10 su bardağı kadar) sulu gıdalar (su, süt, az şekerli limonata, komposto, çorbalar vb.) almalıdır. Günlük beslenmesinde en az 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1 köfte kadar et, 1 adet yumurta, 3 ince dilim ekmek veya 3 porsiyon unlu yiyecek, 2 adet meyve bulunmalıdır. Anne, süt verirken sigara içmemeli, çay ve kahve gibi besleyici değeri olmayan içecekleri tüketmemelidir.
Dr.H. KARABÖCÜOĞLUKaraböcüoğlu Çocuk Sağlığı MerkeziBağdat Cad. Refik Bey Apt. No: 332 D: 3Erenköy / İSTANBUL Tel: (0216) 369 91 87

30 Ocak 2008 Çarşamba

Saglik Bebek Asilari Tüberküloz Aşısı (BCG) Asisi

Tüberküloz Aşısı (BCG)
Tüberküloz ile savaşta en geçerli ve etkin yöntem BCG ile aşılamadır. Deri içine uygulanır. İlk doz 1-3 aylıkken yapılır. 6, 11, 16 yaşlarında tekrarı önerilir. Bazı yayınlarda yenidoğan döneminde yapılan BCG'nin koruyuculuğunun yüksek olduğu yenileme gerekmeyeceği bildirilmekle birlikte henüz ülkemizde yukarıdaki program sürdürülmektedir. Herhangi bir nedenle ilk aşı 3. aydan sonra uygulanacak olursa öncesinde ppd (tüberkulin testi) yapılması, yanıt negatif ise uygulanması gerekir. BCG uygulandıktan 4-8 hafta içinde aşı yerinde kabarıklık, kızarıklık, daha sonra yara ve kabuklanma gelişir. 3-4. ay sonunda iz oluşur. Koruyuculuğu %50-77 arasında değişir. Aşıya bağlı yan etki olarak koltuk altında beze gelişimi olabilir. Bu olgularda tedavi gerekmez.

Saglik Bebek Asilari Tetanoz Nedir?

Tetanoz Nedir?
Doğumdan başlayarak her yaştaki insanı tehdit eden, ve hemen her toplumda görülebilen son derece tehlikeli bir hastalık olan Tetanoz, gelişmiş ülkelerde yüksek aşılama oranları nedeniyle giderek azalmakla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerde halen önemli bir ölüm nedenidir. Tüm dünyada heryıl yaklaşık bir milyon kişi tetanozdan ölmektedir. Bunların yarısından fazlasını maalesef “Yenidoğan Tetanozu” olguları oluşturmaktadır.
Tetanoz mikrobu, genellikle toprakta, nemli ortamda, ev-ameliyathane tozlarında, tuzlu suda, özellikle gübre içerisinde ve oksijensiz ortamda yaşayabilen, ısıya dayanıklı bir mikroptur. Vücuda çok küçük yara ve kesiklerden dahi girebilen Tetanoz mikrobu, salgıladığı Tetanospazmin adlı “Tetanoz zehiri” ile omuriliğe ve sinir sistemine zarar vermekte ve gelişmiş tüm tedavi olanaklarına rağmen hala 10 hastadan 6’sının ölümüne yol açmaktadır.
Yenidoğan dönemi dışında hastalığın görülme oranı kadın ve erkeklerde eşittir. İleri yaşlarda kadınlarda risk oranı artar. Bunun nedeninin askerlik döneminde erkeklere yapılan Tetanoz aşılaması olduğu düşünülmektedir. Yenidoğan tetanozu, aşılanmamış annelerden ve uygun olmayan şartlarda doğan bebeklerin göbek kordonunun steril olmayan jilet, bistüri vb. kesilmesinden kaynaklanan bir enfeksiyondur. Doğumdan sonraki 3-10 gün içerisinde görülür ve ölüm oranı % 60-80 arasındadır. Tedavi sonucu yaşayanlar arasında ise gelişme geriliği yaygındır.
Yenidoğan döneminde Tetanozun ilk belirtisi annenin de dikkatini çeken bebeğin emmemesi, huzursuzluk, ateş, ağızda büzülme, çenede, ense ve sırt kaslarında, karında sertlik ve kasılmadır. Bebek kasılma nöbetlerinde morarır, tahta gibi sertleşir. Bacaklar dümdüz eller yumruk halinde sıkılıdır. Adale kasılması hastalığın şiddetine göre belirli aralıklarda gelir. Yenidoğan Tetanozu günümüzde tüm çabalara ve geliştirilmiş yöntemlere rağmen, tedavisi son derece pahalı, zahmetli, özel yoğun bakım üniteleri gerektiren, yetişmiş eleman gerektiren bir hastalıktır.
Yetişkinlerde de Tetanozlu hastanın yüzünde kasılmalar sonucunda özel bir görüntü (alaycı bir gülüş gibi) belirir. Yüz kaslarının spazmı sonucu alın kırışır, dudaklar hafif aralanır, ağzın iki uçları kenarlara çekilir, gözler daralır, burun kenarındaki çizgiler daha belirgin hale gelir. Refleks halinde gelen spazmlar hastalığın yaygın özelliği olup gürültü, ışık, dokunma, koku ile uyarılabilir. Sinir sisteminin uyarılması sonucu kalp atışında düzensizlikler, kan basıncında değişiklikler, terleme, yutak spazmı, idrar tutamama görülebilir.
Komplikasyon olarak kasılmalar sonucu kırıklar oluşabilir. Konvülziyon, aspirasyon, akciğer embolisi, bakteriyel üstenfeksiyon, dehidratasyon, solunum yetmezliği ve kardiak arrest görülebilir. En sık ölüm sebebi sekonder zatürredir. Gebelerde kasılmalar sonucu düşük oluşabilir. Ani ölümlerde solunum kaslarının tutulması ve pulmoner emboli akla gelir.
Tetanoz aşılanma ile önlenebilen bir hastalıktırAşı ile korunma hem ucuz hem etkilidir. Bireyi tetanoza karşı bağışık hale getirmek için aşağıda belirtilen aşı programları uygulanır.
Birincil Bağışıklama:
Tetanoza karşı rutin aşılama, bebek iki aylık olduktan itibaren birer ay arayla 3 doz şeklinde uygulanan aşılama şeklindedir. Bebeklik döneminde tetanoz aşısı üçlü Karma aşı (Difteri Tetanoz Boğmaca) yada Kombine aşılar adı verilen Difteri-Tetanoz-Boğmaca, İnaktive Çocuk Felci ve Hib menenjit aşılarınıda içeren beşli karma şeklinde yapılır. İlk aşıdan 15 veya 18 ay sonra bir hatırlatma dozu yapılır.
Daha sonraki hatırlatma dozları çocukluk döneminde ilkokul 1.sınıfta Difteri-Tetanoz, ilkokul 5.sınıf ve lise 1. sınıfta ise sadece Tetanoz aşısı şeklinde uygulanır. Oluşan koruyucu antitoksin düzeylerinin devamlılığı her 10 yılda bir yapılan Tetanoz hatırlatma dozları ile yaşam boyu sürdürülür .
Yedi yaşından büyük ve aşısız bir kimseye ilk kez Tetanoz aşısı uygulanacaksa, ilk iki doz birer ay arayla, 3.doz ise ikinci aşıdan 6 ay sonra uygulanır. Yine oluşan koruyucu antitoksin düzeyi 10 yıl arayla uygulanan hatırlatma dozları ile sağlanır.
Yenidoğan tetanozundan korunma amacıyla, tüm gebelerin tetanoz aşıları kontrol edilmeli ve aşısı eksik olanlar ve özellikle son beş yılda hiç tetanoz aşısı olmayanlar mutlaka aşılanmalı ve bu durum şartlar ne olursa olsun ihmal edilmemelidir. Tetanoz aşısının son derece saf ve etkin bir aşı olmasının yanısıra, sanıldığının aksine, gebelikte tetanoz aşılamasının yapılması hem anneye hem bebeğe yaşamsal faydalar sağlamaktadır.
Yaralanma sonrası bağışıklama :
Unutulmamalıdır ki; ele iğne yada gül dikeni batmasından, yanıklara ; küçük bir çizikten, geniş sıyrık ve yanıklara kadar her türlü cilt lezyonu tetanoz hastalığı için potansiyel bir neden oluşturabilir.
Tetanozu önlemede uygulanacak aşılamanın yanında yara bölgesinin bakımı da önemlidir .Yara bakım kuralları kısaca şu şekilde özetlenebilir:
- Yara temizliği ilk fırsatta ve hijyenik koşullarda tercihan oksijenli su ile yapılmalıdır.- Yara içindeki tüm yabancı cisimler çıkarılmalıdır.- Vakit geçirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Yaralanma sonrası, yaranın yeri ve şekli ile hastanın aşılı olup olmaması dikkate alınarak aşı ile birlikte Tetanoz serumu uygulanması önerilebilir. Aşı, serumla birlikte aynı gün, fakat vücudun farklı bir bölgesine enjekte edilmelidir.

Saglik Bebek Asilari Su Cicegi Asisi

Su Çiçeği Aşısı (Varicella)
Su çiçeği de solunum yoluyla bulaşıcılığı oldukça yüksek bir hastalıktır. Hastalıktan korunmak için canlı aşı kullanılır. 12 aydan itibaren tek doz, kas içine yapılır. 13 yaş ve üstündekilere birer ay ara ile iki doz uygulanır. Aşı sonrası ilk 3 hafta içinde tek tük döküntüler ve hafif ateş görülebilir. Canlı aşı olduğu için gebelikte kullanılmaz

Saglik Bebek Asilari Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık Aşıları (MMR) Asilari

Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık Aşıları (MMR)
Kızamık, solunum yolu ile yayılan çok bulaşıcı, döküntülü bir hastalıktır. İlk altı ayda anneden bebeğe geçen antikorlar koruyucu olur. Bu antikorlar 2. altı ayda hızla azalarak kaybolduğu için bebek 6. aydan itibaren kızamığa duyarlı hale gelir. Gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde kızamık hastalığı riski ilk yaşta da yüksek olduğu için 12 aylıktan önce aşılamada, antikor yanıtı az ve daha kısa süreli olmasına rağmen 9. ayda aşı uygulanır. Salgın durumlarında bu doz 6. ayda da yapılabilir. İkinci doz aşı 15 aylıkken kızamıkçık ve kabakulak aşısı ile birlikte verilir, 4-6 veya 10-12 yaşlarında tekrarlanır. Canlı aşıdır. Koruyuculuğu %97.5'dur. Kabakulak damlacık yoluyla bulaşan, bir hastalıkdır. Canlı aşı kullanılır. 15. ayda ve 4-6 veya 10-12 yaşta kızamık ve kızamıkçık aşısı ile birlikte uygulanır. Koruyuculuğu %97.7'dir. Kızamıkçık solunum yoluyla bulaşan döküntülü bir hastalıktır. Gebeliğin ilk üç ayında geçirildiğinde bebekte ciddi sorunlar gelişir. Canlı aşıdır. 15. ayda ve 4-6 veya 10-12 yaşta tekrarı uygulanır. Koruyuculuğu %99.2'dir. Aşı sonrası kızamığa bağlı 3-7. günde hafif ateş ve döküntü, kabakulağa bağlı 7-10. günde kulak önünde şişlik oluşabilir. Canlı aşı olduğu için gebelikte kullanılmaz.

Saglik Bebek Asilari Hepatid B Asisi

Hepatit B Aşısı
Hepatit B hastalığı aynı adı taşıyan etkenin neden olduğu, belirtisiz taşıyıcılıktan siroz ve karaciğer kanserine kadar değişen tablolarda görülebilen bir hastalıktır. Kullanılan aşı rekombinan aşıdır. Doğumda, 1. ve 6. ayda kas içine uygulanır. 5 yılda bir tekrar dozu yapılır. 3 doz aşı yetişkinlerde %90, çocuklarda %95 yeterli antikor yanıtı sağlar. Hepatit B ile temas sonrası veya taşıyıcı anne çocuklarında 0, 1, 2 ve 12. ayda aşı uygulaması yapılır. Son aşıdan 1-6 ay sonra antikor titresi kontrolu yapılır. Aşı sonrası %1 olguda hafif ateş, aşı yerinde ağrı oluşabilir. Aşı yapılmadan önce özellikle taşıyıcıları saptamak için test yapılması gereklidir.

Saglik Bebek Asilari Hepatid A Asisi

Hepatit A Aşısı
Hepatit A aşısı gelişmiş ülkelerde sadece hastalığın salgın olduğu ülkelere seyehat edeceklere yapılır. Bizim ülkemizde hepatit A ile enfeksiyon oldukça sıktır. Bu nedenle kullanılan inaktive aşı 2 yaşından sonra 1 ve 6. aylarda uygulanabilir.

Saglik Bebek Asilari Hemofilus İnfluenza Tip B Aşısı (Hib)

Hemofilus İnfluenza Tip B Aşısı (Hib) H.influenza tip B özellikle 5 yaş altı çocuklarda menenjit (beyin zarı iltihabı), pnömoni (zatürree), septik artrit (eklem iltihabı), epiglottit (hava yolunda ani kapanmaya yol açan bir hastalık), otitis media (orta kulak iltihabı), sinüzite (sinüs iltihabı) neden olan bir etkendir. Kullanılan aşı konjuge aşıdır. DBT ve OPV veya IPV ile birlikte 2, 4, 6 ve 18. aylarda kas içine uygulanır. Aşı sonrası ilk 12-24 saatte aşı yerinde kızarıklık, ağrı olabilir.

Saglik Bebek Asilari Grip Asisi

Grip Aşısı (İnfluenza) Grip özellikle kış aylarında sık görülen, kas ağrısı, ateş, öksürük, burun akıntısı ile seyreden bir hastalıktır. En önemli özelliği salgınlar yapması ve akciğer sorunları ile ölüme yol açabilmesidir. Aşı özellikle enfeksiyonun ağır seyretmesini önleyip, ölümleri azaltmaktadır. Aşı ile koruma %70, ölümü azaltma %80 oranındadır. Split aşı kullanılır. 6 ay-3 yaş arasında ½, 3 yaş üstünde tam doz uygulanır. 9 yaşına kadar ilk kez aşı yapılanlara birer ay ara ile 2 kez yapılmalıdır. Aşının her yıl tekrarı gerekir. Aşı sonrası aşı yerinde ağrı, kızarıklık oluşabilir. Kas ağrısı, ateş, halsizlik gibi bulgulara %1’den az olguda rastlanır

Saglik Bebek Asilari Difteri Bogmaca Tetanos Asilari

Difteri-Boğmaca-Tetanos Aşıları (DBT)
Difteri hastalığında sorumlu etken Corynebacterium Diphtheriae’dir. Hastalık taşıyıcı veya hasta kişinin çevreye yaydığı damlacıklarla, solunum yoluyla bulaşır. Korunmada kullanılan aşı toksoid aşıdır. Boğmaca solunum yolu ile bulaşan, süt çocukluğu döneminde ağır seyreden, bulaşıcılığı oldukça yüksek bir hastalıktır. Korunmak için sorumlu etken olan Bordatella Pertusis’den elde edilen ölü aşı kullanılır. Bu aşının yan etkileri fazla olduğu için son zamanlarda daha az yan etkisi olan aselüler boğmaca aşısı geliştirilmiştir. Boğmaca aşısı sonrası ilk 48 saatte 40.5 derecenin üstünde ateş, şoka benzer durum görülebilir. Üç saatten uzun süren şiddetli ağlamalarda dikkatli olunmalı, gerekirse aşı programdan çıkartılmalıdır. Önceden havale geçirmiş çocuklarda aşı sonrası havale geçirme riski diğer çocuklara göre daha yüksektir. Bu nedenle havale nedeni bulunup tedavi verilene kadar aşı ertelenir. Tetanos Clostridium Tetani adlı etkenin sporlarının yara bölgesinden vücuda girmesiyle oluşur. Difteri de olduğu gibi hastalık tablosuna toksin neden olduğu için toksoid aşı uygulanır. Aşı sonrasında ilk 12-24 saat içinde aşı yerinde kızarıklık ve ağrı oluşabilir. Difteri, tetanos ve boğmaca aşısı (karma aşı) bebeklere 2, 4, 6 ve 18. aylarda kas içine uygulanır. Tekrar dozu 4-6. yaştadır. Daha sonra erişkin tipi difteri aşısı tetanosla birlikte 10 yılda bir uygulanır.

Saglik Bebek Asilari Cocuk Felci Asisi (OPV,IPV)

Çocuk felci özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunudur. Hastalık etkeni poliovirüs tip I, II ve III’dür. İki tip aşı uygulanmaktadır. Birincisi toplum aşılamasında önemli olan ağızdan uygulanan canlı aşıdır. İkincisi ise kas içine uygulanan ölü aşıdır. 2, 4, 6 ve 18. aylarda, 4-6. yaşta DBT ile birlikte uygulanır. Son yıllarda OPV (canlı aşı) sonrasında 1.000.000 dozda bir paralitik hastalık oluşabildiği ve bu olay ilk dozlarda daha sık olduğu için, ilk 2 veya 3. dozun IPV (ölü aşı) olarak yapılıp, 4 ve 5. dozlarda OPV verilmesi önerilmektedir. Ayrıca OPV immun yetmezliği olanlara, bu durumdaki kişilerin sağlıklı yakınlarına, gebelere, yetişkinlere uygulanmaz.

Hasan Dursun-Aglayan Nagmeler

Esselamü Aleyküm
Hasan Dursunun Aglayan Nagmeler isimli albümü

http://rapidshare.com/files/87818231/HasanDursun-AglayanNagmeler.rar

indirmek için tıklayın

Buyrun

sifre sorarsa www.kaskir.net

Yedi Karanfil- Album 4 Rapid Indir Dinle

Esselamü Aleyküm Yedi Karanfilin 4. albümü

http://rapidshare.com/files/87801397/Yedi_Karanfil_4.rar

buyrun

sifre : http://www.kaskir.net/

Grup 571-Talaalbedru Mp3 Indır

Esselamü Aleyküm
Grup 571in ismail uslu ile çıkardığı bir güneş doğuyor isimli albümündeki talaalbedru isimli parçasi indirmek için tıklayın
http://rapidshare.com/files/72945654/Grup57-TalealBedru.mp3

Sedat Ucan- Ask Elinde Album Halinde rar Rapid Indir Dinle

Esselamü Aleyküm
Sedat Uçanın Aşk Elinde Albümünü indirmek için tıklayınız
http://rapidshare.com/files/87790960/SedatUcan-Askelinde.rar
Buyrun

Şifre : www.kaskir.net

Yedi Karanfil- Album 3 Rapid Indir Dinle

Esselamü Aleyküm
Yedi Karanfilin 3. albümü
http://rapidshare.com/files/87794855/Yedi_Karanfil_3.rar
buyrun

sifre : http://www.kaskir.net/

Yedi Karanfil- Album 2 Rapid Indir Dinle

Esselamü Aleyküm
Yedi Karanfilin 2. albümü indirmek için tıklayın
http://rapidshare.com/files/87788684/Yedi_Karanfil_2.rar

Yusuf Meral-Medinenin Gulu Rapid Mp3 Rar Indir Dinle

Esselamü Aleykum
Yusuf Meralin Medinenin gulu isimli albümü rar halinde indir dinle

http://rapidshare.com/files/87775864/YusufMeral-MedineninGulu.zip

Buyrun
sifre : www.kaskir.net

Ankarali Namik-Ah Babam Sag Olsaydi rar Rapid Mp3

Esselamü Aleykum
Ankarali Namik yep yeni albümü ah babam sağ olsaydı güzel türküler söylemiş
http://rapidshare.com/files/87549578/AnkaraliNamik-AhBabamSagolsaydi.zip
buyrun indirin

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari İnmemis Testisler

İNMEMİŞ TESTİSLER
İnmemiş testis ( Kriptorşidik testis) , testisin skrotuma tamamıyla inmemesi olarak bilinir. Testislerin karın içinden normal olarak skrotuma inişi; gubernakulum denen bağın testisi aşağıya çekişi, testisi aşağıya doğru iten karın içi basıncı, genitofemoral sinir ve bazı hormonal ve mekanik etkiler arasındaki etkileşim sonucunda oluşur. İnmemiş testis nedir? Nasıl oluşur?İnmemiş testis ( Kriptorşidik testis) , testisin skrotuma tamamıyla inmemesi olarak bilinir. Testislerin karın içinden normal olarak skrotuma inişi; gubernakulum denen bağın testisi aşağıya çekişi, testisi aşağıya doğru iten karın içi basıncı, genitofemoral sinir ve bazı hormonal ve mekanik etkiler arasındaki etkileşim sonucunda oluşur.İnmemiş testisler en sık nerede görülür veya fark edilir?İnmemiş testislerin en sık görüldüğü yerler; kasık, karın içi ve kasık-skrotum arası bölgedir. Bir de ektopik testis vardır ki testislerin normal iniş lokalizasyonu dışında bir yerde olması halidir. Ele gelmeyen veya muayenede saptanmayan testisin U1trasonografi, tomografi veya MR ile görüntülenmesimümkün olabilir.Kriptorşidizmin görülme sıklığı nasıldır? Görülme sıklığını arttıran faktörler var mıdır?İnmemiş testis görülme sıklığı normal doğan bebeklerde %35 olmakla beraber, prematüre bebeklerde bu sıklık % 9-30 olarak yükselmektedir. Çift taraflı inmemiş testis görülme sıklığı ise % 15 dir. Bu oran ikiz gebelik, düşük doğum ağırlığı ve prematürelerde artmaktadır.Testislerin skrotumda olmaması her zaman sorun oluşturur mu?Hayır, retraktil ( inip çıkan) testisler genellikle 1-10 yaşlarındaki çocuklarda bulunur. Bu çocuklarda testisler normal inişini tamamlamıştır, muayene sırasında veya çocuk üşüyor yada korkuyorsa artmış kremasterik refleks nedeniyle testisler kasık kanalına doğru hareket ederler. Bu testisler inmemiş sayılmazlar. Kremasterik refleksler yeni doğanlarda zayıf olduğu için bu çocukların retraktil olup olmadığı için süreye ihtiyaç vardır. Ancak inmemiş testis durumu veya şüphesi özellikle bir testiste ise beklenmeden ürolojik muayene yaptırılmalıdır.Testisler kendiliğinden herhangi bir tedaviye gereksinim olmadan iner mi?Unutulmamalıdır ki normal zamanında doğanların %74'ü ve prematüre bebeklerin % 95 'inde yaşamın ilk yıllarında ( genellikle ilk 3 ay içinde) testisler kendiliğinden inecektir.Kriptorşidik testislerin yaratabileceği sorunlar nelerdir?İnmemiş testisler iki önemli sorun oluşturabilir. Kısırlık ve kanserleşme riski. Normal yerinde olmayan testisler de bu sorunlar görülebileceği gibi zamanında tedavisi ( hormonal veya cerrahi) yapılan çocuklarda dahi bu riskler yok olmaz.İnmemiş testisi olup ameliyat (erken yada geç) olanların tümörleşme riski açısından bazı araştırmalara göre 32-35'li yaşlara kadar kan testleri ile ( tümör marker) yıllık kontrolleri yapılmalıdır. Yine ameliyat olanların testislerini aralıklı olarak muayene etmeleri, anormal büyüme veya sertlik fark ettiklerinde ise ürologa danışmaları gerekmektedir. Malignite ( tümörleşme ) riski normal testise göre 4-10 kat daha yüksektir. Testisin cerrahi olarak indirilmesi kanser gelişme riskini azaltmamaktadır. Buna karşın testisin inmiş olması, tümör geliştiğinde erken saptanmasına yardımcı olur.İnmemiş testisi tedavisinde seçkin yöntem hangisidir?İnmemiş testislerde en sık kullanılan yöntem orşiopeksi denen cerrahi uygulamadır. Tek taraflı ameliyat yapılan testislerde yetişkinlikte doğurganlık ( fertilizasyon) çift taraflı ameliyat olanlarda ise % 50-60 'dır. inmemiş testiste cerrahi tedavi fertilizasyon şansını arttırmak için yapılır. Orşiopeksi ile başarı oranı % 98' dir. Laparoskopi veya inguino-abdominal eksplorasyon palpe dahi edilemeyen testislerin tedavisinde ilk adımdır.Cerrahi tedavi ne zaman yapılmalıdır?inmemiş testislerin en ideal tedavi zamanı 1-2 yaştır.Cerrahi dışında tedavi yöntemleri var mıdır?Hormonal tedavi olarak; iki ile 4 hafta içinde birkaç doza bölünmek üzere 5.000-10.000 ünite insan koriyon gonadotropi hormonu (hCG) ve / veya luteinize hormon relasing faktör analoglarının beraber veya tek başlarına kullanımından oluşur. Genellikle 6 aylıktan büyük bebeklerde hormonal tedavi başlanabilir. Başarı oranları % 6-70 arasında değişmektedir.Çocuğu olan ailelere tavsiyeleriniz nelerdir?Çocukların genital bölgeleri dış görünüş olarak normal gözükse bile, aileler elle muayene yaparak skrotumun içinde testislerin her ikisinin de varlığı hissedilmelidir. Şüphe halinde üroloğa başvurulmalıdır.Op.Dr. Tansel KAPLANCANAlman Hastanesi

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Idrar Yolu Enfeksiyonu

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU
Hazırlayan : Dr. Ali Düzova, Prof. Dr. Ayşın Bakkaloğlu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Pediatrik Nefroloji Ünitesiİdrar yolu enfeksiyonu (İYE) deyimi üriner sistemde mikropların üremesi anlamına gelir. Çocuklarda en sık görülen bakteriyel enfeksiyonlardan biridir. Her yaş ve cinste görülür. Kadınlarda yeni doğan dönemi hariç erkeklerden fazla gözlenir. Yedi yaşına kadar olan dönemde erkek çocuklarda %1.6, kız çocuklarda %7.8 İYE gelişir. Bakteriler, virüsler ve mantarlar idrar yolu enfeksiyonuna neden olurlar. Ülkemizdeki böbrek yetmezliği olan hastaların önemli bir kesimine vezikoüreteral reflü (mesanede toplanan idrarın böbreklere doğru geri kaçışı) ve böbrek taşı hastalığı neden olur. Tekrarlayan İYE olan hastalar bu yönden değerlendirilmelidir.Özellikle ilk beş yıl içinde böbrekte enfeksiyon olması kalıcı ve ilerleyen zedelenmelere neden olabilir. Bu durumun dikkatten kaçması ve enfeksiyonların kontrol altına alınamaması böbrek yetmezliği ile sonlanabilir.Normal olarak mesanede toplanan idrar böbreğe geri dönmez. Vezikoüreteral reflü (VUR) (mesanede toplanan idrarın böbreklere doğru geri kaçışı) mesanedeki mikroorganizmaların yukarı üriner sisteme taşınmasına neden olur. Tekrarlayan İYE olan çocuklarda %25-50 (ortalama %35) vezikoüreteral reflü vardır. İYE olmayan çocuklarda VUR %0.4-1.8 arasında görülür. Vezikoüreteral reflüde böbrek enfeksiyonu gelişimi kolaylaşır.İşeme bozukluğu: Bu tablo tipik olarak 3-7 yaşları arasında görülür. Mesane kasları kontrolsuz, istem dışı-önlenemez-düzensiz bir şekilde kasılır. Bu hastalarda gün içinde birçok kez ani idrar yapma veya sıkışma hissi görülür. Mesanenin istemsiz kasılmalarını engelleyemeyen hasta, idrar kaçırmayı önlemek için bacaklarını çaprazlar, çömelerek topuğunu idrar çıkış bölgesine bastırır veya benzeri manevralar yapar. Hastaların büyük kısmında idrar kaçırma görülür.İlk bir yıl içinde ateşli İYE tanısı alan erkek çocukların %90’ının sünnetsiz olduğu, sünnetsiz erkek çocuklarının sünnetli erkek çocukları ve kızlara oranla İYE riskinin 10-20 kat fazla olduğu bilinmektedir.Tablo I: Yaş Gruplarına Göre Belirtiler
Yaş grubu
Belirtiler
Yeni doğan ve süt çocuğu
Vücut sıcaklığının belirgin düşük veya yüksek olması büyüme geriliği, kusma, ishal, huzursuzluk, sarılık, kötü kokulu idrar
Okul öncesi
Karın ağrısı, kusma, ishal, kabızlık, anormal işeme şekli, kötü kokulu idrar, ateş, büyüme geriliği
Okul dönemi
İdrar yaparken yanma, sık idrar yapma, karın ağrısı, anormal işeme şekli, kabızlık, kötü kokulu idrar, ateş
Ergenlik
İdrar yaparken yanma, sık idrar yapma, karında hassasiyet, ateş, kötü kokulu idrar
Tedavide amaç enfeksiyonu uzaklaştırmak, anatomik ve işlevsel bozuklukları belirleyip düzeltmek, tekrarları önlemek ve böbrek işlevini korumaktır.Anatomik bozukluk, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, hastanın 5 yaşından küçük olması gibi özel klinik durumlarda tedavinin acilen başlaması gerekir. Hastanın genel durumu bozuk olduğunda hastanede ve parenteral (ilacın kas içine veya damardan uygulanması) antibiyotik verilerek tedavi edilmelidir. Özellikle yeni doğanlar hastanede ve parenteral antibiyotikle tedavi edilmelidir.Bir yaşından büyük, genel durumu iyi, kusması olmayan, ağızdan beslenmesi yeterli olan çocuklarda oral (ilacın ağızdan verilmesi) antibiyotik tedavisi yapılır. Ağızdan bol sıvı alınması önerilir. Tedavinin süresini hekim belirler (7-14 gün).Genellikle 48 saat içinde iyileşme gözlenmelidir. Aksi halde dirençli bakteri ile oluşmuş veya idrar yollarında tıkanma zemininde gelişmiş bir enfeksiyon düşünülmelidir.Tedavi tamamlandıktan 2-3 gün sonra idrar incelemesi ve idrar kültürü tekrar edilir. Tekrarlayan enfeksiyonlarda uygun bir antibiyotik tedavisinden sonra 3-6 ay antibiyotikle baskılama tedavisi uygulanmalıdır (hekime danışılarak).Hekiminizin belirleyeceği bir takvimde yapılacak tetkiklerle anatomik bozukluk olup olmadığı, o döneme kadar böbrekte kalıcı hasar olup olmadığı belirlenebilir.VUR olan hastalarda baskılama tedavisi (akşamları yatarken ağızdan antibiyotik verilmesi) uygulanır. Hekimin belirlediği sıklıkta idrar tetkiki, idrar kültürü ve diğer tetkikler tekrar edilir. Takiplerinde bu hastaların bir kısmında açık veya endoskopik cerrahi düzeltmeler gerekli olabilir.

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Ucuk

UÇUK
Özellikle deri-mukoza birleşme yerleri Toplumun %20-40’ında görülen bir herpes enfeksiyonudur.Lezyon ağrı ve kaşıntı hissi ile başlar. Bir iki gün sonra önce kırmızı sivilceler oluşur, sonra bunlar su toplar, parlak açık bir renk alırlar. Daha sonra kuruyup kabuk bağlar ve 10 gün sonra yok olurlar. İz bırakmazlar. Grup halinde çıkan ve kaybolan lezyonlardır. Ateşli hastalıklar sırasında herpes lezyonu görülebilir. Herpes küçük çocuklarda dudaklarda , diş etlerinde, dilde, ellerde, parmaklarda yerleşir. Adolesans çağında uçuk en çok ağızda ve cinsel organlarda görülür. Yenidoğan herpes tehlikeli olabilen bir hastalıktır. Herpes Labialis ağız mukozasında görülen tekrarlayıcı bir viral enfeksiyondur. En sık görüldüğü yer mukoza-deri birleşme yerleri ve özellikle dudak ağız kenarıdır. Bebeğin çevresinde uçuklu kimse bulunmamalıdır. Çünkü uçuk virüsü çok bulaştırıcıdır. Bu virüs çocukta sinir sistemini tahrip eden bir hastalığa neden olur. Hamile kadında uçuk varsa bazı önlemler alınması gerekir. Uçuk cinsel organlarda ise doğum sezaryen ile yapılır. Süt veren kadında uçuk varsa temizlik kurallarına dikkatle uymak gerekir. Çocukta uçuk ağızda şaft şeklinde çıkar ve ateş yapar. Bazen başka hastalıklarla birlikte görülebilir. En önemli örneği de zatürreedir. Tekrarlayan herpetik deri lezyonları genellikle tedavi gerekmez ancak çok sık tekrarlama olursa günümüzde uçuğa karşı çok etkili olan zoviraks adlı bir ilaç başarı ile kullanılmaktadır.

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Tetanoz

TETANOZ
Mikrop özellikle toprakta, tozda ve at pisliğinde yaşar.Vücuda ciltteki küçük yara ve kesiklerden dahi girebilir.Sinir sistemine etkili bir zehir salgılar.Oksijensiz ortamda yaşar.Hastalığa yakalanan her 10 kişinin 6'sında her türlü tedaviye rağmen ölüme neden olmaktadır.Kuluçka süresi 3-14 gündür.Genellikle yaralanma yerinin yakınından ve yüzden başlayan ağrılı kasılmalar bütün vücuda yayılır.Kemik kırılmalarına ve solunum yetmezliğine sebep olur.Yeni Doğan Tetanozu: Yaşamın ilk ayında görülür.Sağlıksız koşullarda yapılan doğumlarda veya göbek kordonunun kesilmesi esnasında steril olmayan enfekte malzemelerin kullanılmasıyla bulaşır.Emmeme, yutamama, kasılmalar ve teskin edilemeyen ağlamalarla kendini gösterir.Bu bebeklerin hemen hepsi yaşamlarının ilk günlerinde her türlü tedaviye rağmen ölmektedirler.Korunma:Aşılanma ile olur.Yeni Doğan Tetanozu'ndan korunma ise anne adaylarının 3. aydan itibaren aşılanması ile olmaktadır.Genellikle son yıllarda doğum şartlarının geliştiği düşünülerek gebelerin aşılanması ihmal edilmektedir.Ancak hiçbir zararlı etkisi olmayan aşının gebelerde mutlaka uygulanması gerektiği kanaatındayız.Kaynak : Popüler Medikal
Aşı Takvimi Tetanoz

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Sunnet

SÜNNET
Müslümanlarda Peygamber'in yapılmasını istediği için sünnet olarak adlandırılan, çeşitli toplumlarda yaygın olarak uygulanan cerrahi bir girişimdir. Erkek çocuklarında penis glansını örten derinin belirli bir şekil ve ölçüde kesilmesi olarak uygulanır. Sünnet'in faydaları halen tartışmalı olmakla birlikte kesin olarak tespit edilmiş olanlar-Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir. -Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir. -Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır. -Kadınlarda rahim kanseri riskini azaltır. Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup tüm erkek çocuklarında yaygın olarak uygulanmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır.Sünnet Ne zaman Yapılmalıdır?Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 2 haftalık ) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2- 4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi, ben merkeziyetçi ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalı ya da yapılacaksa anestezi altında uygulanmalıdır.Sünnet'te PrensiplerHer çocuk yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmeli ve bu işlemi kabul edip etmeme hakkına sahip olmalıdır. Sünnette önemli olan, çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşturmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılmasıdır. Günümüzde sünnet'in anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiç bir gerekçesi olamaz. Sünnet ne kadar basit görülse de önemli bir cerrahi girişimdir. Bu nedenle sünnet yapılan yer ve aletlerde sterilizasyon, asepsi,antisepsi gibi tanımladığımız mikrop içermeyen ortam sağlanması zorunludur.Sünnet Sonrası Neler Olabilirİşin uzmanı olmayan kişilerce yapılan sünnetlerde oluşabilecek sorunları şu şekilde özetleyebiliriz.KANAMA: Normal veya kan hastalığı olan çocuklarda uygun olmayan tekniklerle yapılan sünnetlerde ya da sünnet sonrası travmayı takiben gözlenir. Normal çocuklarda ikinci bir cerrahi işlem yeterli iken, kan hastalığı olan çocuklarda bazen çok geç kalınabilir. ŞEKİL BOZUKLUĞU: Uygun olmayan teknik ya da işin uzmanı olmayan kişilerin yaptığı sünnetlerde gözlenir. Şekil bozukluğu kabul edilebilir sınırlarda ya da aile ve çocuğu rahatsız etmeyecek düzeylerde ise adolesan çağına kadar beklenir. Adolesan çağı sonrası şekil bozukluğu azalmamış yada kaybolmamışsa tekrar sünnet gerekir. KALICI SAKATLIK: Aşırı doku kaybı yada koter ile aşırı yanık olmuş ise gözlenir. Çeşitli estetik ameliyatlarla kısmen düzeltilme yapılabilse de fonksiyon kayıpları düzelmez. KÖTÜ NEDBE DOKUSU: Yara uçları dikilmeyip kendi kendine iyileşmeye bırakılmış çocuklarda gözlenir. ENFEKSİYON, BULAŞICI SARILIK: Özellikle toplu sünnetlerde, asepsi, antisepsi kurallarını bilmeyen kişilerin yaptığı sünnetlerden sonra gözlenir. PEYGAMBER SÜNNETİ: İdrar deliğinin daha aşağıda olduğu çocukların sünnet yapılması ile bu çocukların ameliyat şansını kaybetmesi ya da çok daha ciddi bir kaç ameliyat olması gerekebilir. TAM PENİS KAYBI: Yukarıda görüldüğü gibi bu liste daha da uzayabilmektedir. Sünnet bir ameliyattır ve ameliyat gibi yapılmalıdır. Asla hafife alınmamalıdır, çünkü ürkütücü ve çocuğunuzun hayat boyu taşıyabileceği sorunlar oluşturabilmektedir. Sünnet evde, sokakta, düğün salonunda itiş kakış halinde yapılamaz. Önce çocuk, cerrahi girişim öncesi psikolojik olarak hazırlanmalıdır. Çocuk ile iletişim kurulduktan sonra sünnet derisi özenle çıkarılıp, damarları bağlanıp, yara kendi kendine emilen dikişlerle kapatılmalıdır. Bu şekilde yara iyileşmesi sorunsuz ve daha hızlı olmaktadır. Toplumumuz son yıllarda özellikle medya ve iletişim araçlarının artması ile sünnetin ciddiyetini giderek kavramıştır. Bununla beraber bazı ailelerin, sünnet düğününü en güzel yerde ama esas önemli olması gereken cerrahi işlemi ehliyetsiz kişilerce uygun olmayan şartlarda yaptırılmasının kabul edilebilir bir gerekçesi olamazHazırlayan: OP. DR.CENGİZ GİDENER

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Su Cicegi

SU ÇİÇEĞİ
Belirtiler Virüs çocuğun bedenine girince, yayılma aşamasında bulunduğu on dört günlük kuluçka döneminin ardından, çocukta hastalığın belirtileri ortaya çıkar: 2-4 saat süren belli belirsiz bir baş ağrısı; kendini kötü hissetme; bazı çocuklarda hafif ateş yükselmesi; bazı çocuklarda da kısa sürede kaybolan lekeler halinde kırmızı bir döküntü. İlk döküntü 24 saat içinde ortaya çıkar. Lekeler, pembe birer kabarcık olarak başlar, beş-altı saat içinde içi virüs dolu minik bir sulu kabarcık oluşturacak biçimde kabarır ve daha sonra kabuklanır. Bu dönemde çocuk sinirli olabilir; ateşi 38 derece dolaylarına çıkabilir. Kabuklar oluşur oluşmaz, lekeler kaşınmaya başlar, kabuklar düşünceye kadar sürer. Bir – iki hafta içinde kabukların tümü düşer ve çocuğun derisi yeniden normal görünüşünü alır. Tedavi Kendini iyi hissetmeyen, ateşi yüksek çocuklar sürekli yatmak isteyebilir. Boğaz ağrısı ya da baş ağrısının vereceği sıkıntılar, parasetamolla giderilebilir. Şiddetli kaşıntı durumunda, kalaminli bir losyon ya da antihistaminli bir ilaç iyi gelebilir. Kaşıma sonucunda iltihaplanma oluşabilir, bunun sonucunda mikrop kapabilir. Yanı sıra iz bırakabileceğinden çocuğun kabukları kaşımasını önlemek gerekir. Prognoz/Hastalığın gidişi Suçiçeği kabarcıkları birbiri ardına çıkar ve batarlar; her gün ya da her üç – dört günde bir yerlerine yenileri çıkar. Bulaşma yolu Suçiçeği virüsü, hastalığı geçirmekte olan çocukların döküntülerinde bulunmakla birlikte, temelde damlacık enfeksiyonuyla bulaşır: Suçiçeği geçirmekte olan çocuk, her soluk verişte saldığı küçük su damlacıkları içinde, çok sayıda virüsü dışarı yayar. Bu virüsler, damlacığı başka bir çocuk soluyunca, ona geçer ve hızla çoğalarak onu da hastalandırır. Bağışıklık Suçiçeği, bebeklerde görülmeyen bir çocukluk hastalığıdır; çünkü bebeklerde, bu hastalığa karşı annelerden onlara geçen doğal bağışıklıkla doğarlar ve bu bağışıklığı ancak, 1-2 yaşına geldiklerinde yitirirler. Sona eriş Yaklaşık onuncu gün dolaylarında kabuklar düşmeye başlar ve iki hafta içinde bütün lekeler kaybolur. Suçiçeği geçirmek, çocuğa ömür boyu bağışıklık sağlar; iler ki yaşlarda aynı virüsten kaynaklanabilecek zonaya karşı bağışıklık sağlamaz. Korunma Ender durumlarda, döküntülerin içine kanama olabilir ve bu kan birikimi yüzünden, çocuğun durumu kötüleşir. Bazı çocuklarda, özellikle aspirin verilmişse beyin iltihabı ortaya çıkabilir: 12 yaşından küçük çocuklara, özellikle de suçiçeği geçirmekte olan çocuklara asla aspirin verilmemelidir. Çocuklar yaşlı kişilerle temas ettirilmemelidir. Kaynak : Medicarea

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Sarilik

SARILIK
Yeni doğanda cilt ve gözaklarının (sklera) sarı bir renk almasıdır. Kan bilirubin düzeylerinin yükselmesi ile oluşur. Yaşlanmış ve bozulmuş kırmızı kan hücreleri tarafından üretilen sarı pigmente bilirubin denir. Biluribin normalde karaciğer tarafından barsak sistemine verilerek atılır. Ancak karaciğer bilirubini yeterli oranda barsağa veremezse kanda birikir ve sarılık oluşur.YENİ DOĞAN SARILIĞININ SEBEPLERİ1. Fizyolojik (normal) sarılık:Fizyolojik sarılık vaktinde doğan bebeklerin yaklaşık % 50 sinde, erken doğan bebeklerde ise daha yüksek oranlarda görülür. İlk 24 saatten sonra, genellikle doğumdan sonraki 2.veya 3. günde ortaya çıkar. Karaciğerin henüz olgunlaşmaması ve yeterince bilirubin atamamasına bağlı olarak sarılık oluşur. Genellikle ilk bir-iki hafta içinde kendiliğinden kaybolur ve bilirubin düzeyleri zararsızdır.2.Yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık:Yetersiz anne sütü alımına bağlı olarak yenidoğanların yaklaşık % 5-10 unda gelişir. Belirtileri fizyolojik sarılığınkine benzer ancak biraz daha şiddetlidir.3.Anne sütüne bağlı sarılık:Anne sütü alan bebeklerin yaklaşık % 1-2 sinde görülür. Bazı annelerin sütlerinde ürettikleri özel bir inhibitör madde sebep olmaktadır. Bu madde ( enzim ) bebeğin barsaklarından normalden çok daha fazla bilirubini geri emmesine sebep olur. Bu tip sarılık doğumdan sonraki 4-7. günde başlar ; 3.-10.haftaya kadar sürebilir. Genellikle zararsızdır.4.Kan grubu uyuşmazlığı: ( Rh veya ABO uyuşmazlığı)Rh negatif (-) bir kadının bebeği Rh pozitifse (+) gebelik esnasında bebeğe ait eritrositlerin plasentayı aşarak anne kanında bağışıklık cevabına yol açması ile oluşur. Bu bağışıklık cevabı ancak Rh pozitif bir bebeğin doğumundan veya yapılan düşükten sonra ortaya çıkar. Bağışıklık cevabının şiddeti bundan sonra yapılacak her doğumla birlikte giderek artar.ABO uyuşmazlığında ise hemen her zaman anenin kan grubu O, bebeğin kan grubu ise A veya B dir. ( Anti A duyarlılığı daha sık, Anti B duyarlılığı daha ağır seyirlidir.)Kan grubu uyuşmazlığında annenin kanında oluşan antikorlar bebeğin kanını yabancı madde olarak algılar ve eritrositlerini parçalar. Eritrositlerin parçalanması ile bol miktarda bilirubin oluşur ve bu da sarılığa sebep olur. Sarılık fizyolojik sarılıktan farklı olarak ilk 24 saatte başlar. Çok ağır tablolara sebep olabilir. Ancak ilk yapılan doğum veya düşükten sonraki 72 saat içinde RhoGam enjeksiyonunun yapılması daha sonra doğurulacak bebeklerin yaşamını tehlikeye atacak antikorların oluşmasını engelleyebilmektedir.TEDAVİ1.Fizyolojik sarılıkta tedavi:Eğer bebeğinizi biberonla besliyorsanız her 2-3 saatte bir beslemeyi deneyin.2.Yetersiz anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:Asıl tedavi anne sütü miktarını arttırmak olmalıdır. Bebek daha sık emzirilmelidir.( Her saat gibi ) Bebeği 4 saatten fazla uyutmamalı, 4 saatlik aralarla uyandırılıp beslenmesi faydalı olacaktır. Böylece mide barsak sisteminin hareketliliği arttırılır ve bilirubinin gaita yolu ile vücuttan daha çabuk atılması sağlanır. Sık sık kilo alımı kontrol edilmelidir. Anne sütünün yetmediği durumlarda doktorun uygun gördüğü bir mama verilmelidir, ancak şekerli suyun faydası yoktur. 3.Anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:2-3 gün için anne sütünü keserek formül mama ile beslemek yararlı olabilir. Ancak bu süre içerisinde anne sütünün azalmasını engellemek için annenin göğsü sağılmalıdır. Hiçbirzaman için sarılığı engellemek için anne sütü tam olarak kesilmez. 2-3 gün sonra tekrar anne sütüne başlanır. Şekerli suyun formül mamadan daha fazla bilirubin uzaklaştırıcı etkisi olduğu kanıtlanmamıştır.4.Ağır sarılıklarda tedavi: ( Kan uyuşmazlıklarında tedavi)Kandaki bilirubin seviyesinin 20 mg/dl nin üzerine çıkması sağırlık beyin felci ( cerebral palsy) veya beyin harabiyetine neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyeler genellikle kan grubu uyuşmazlıklarında görülür. Bu komplikasyonlar fototerapi uygulanarak önlenebilir. Mavi ışık deride biriken bilirubini parçalar ve bilirubin düzeylerini düşürür.Bazı nadir durumlarda ise kan değişimine gitmek gerekebilir. Bebeğin kanı taze kan ile değiştirilir. Ancak fizyolojik sarılıklar bu kadar ağır duruma dönüşmezler.
http://www.populermedikal.com

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Pamukcuk

PAMUKÇUK
Belirtiler :Bebeğin ağzında , ağzının içinde ve çevresinde süte benzer ince bir tabakadır. Yanak iç tarafları bazen dilde , damakta ve dişetlerinde peynire benzeyen çıkıntılı beyaz lekeler şeklinde görülür. En çok yenidoğanda görülür fakat bazen daha büyük bebeklerde görülebilir. Özellikle antibiyotik verilen bebeklerde bu enfeksiyon oluşur. Etken ve bulaşma : Pamukçuk olarak bilinen mantar enfeksiyonu bebeğinizin ağzında sorun oluştursa da , aktivitesine daha önceden doğum kanalında monila sınıfı mantar enfeksiyonu olarak başlamıştır ve bebeğinizin bu enfeksiyonu aldığı yer de orasıdır. Enfeksiyonun etkeni Kandida albicans’tır ve bu organizma normalde ağız ve vajinada yaşar. Diğer mikroorganizmalarla aynı anda kontrol edilir ve genelde problem çıkarmaz. Fakat bu denge bozulduğu zaman -hastalık , antibiyotik kullanımı ve hormonsal değişiklikler(gebelik gibi)- mantar için uygun olan koşullar oluşur. Teşhis : Pamukçuk ağızda meydana gelen hafif bir mantar enfeksiyonudur.Yanakların iç tarafına , dilin üzerine ve ağzın tavanına sürülmüş beyazımsı lekelere benzer. Eğer beyaz leke kazınılırsa , altında deri yanmış gibi görünür ve kanayabilir. Pamukçuk sağlıklı yeni doğmuş bebeklerde meydana gelir. Pamukçuk olan bebeğin ağzı yaradır. Bebek emzirilirken rahatsızdır ve hatta emzirilmeyi reddedebilir. Eğer bebeğinizde pamukçuk olduğundan kuşkulanıyorsanız doktora başvurun . Teşhis koymak için çoğunlukla parmak suretiyle bile muayene yeterli olmaktadır. Tedavi : Sağlıklı bir yeni doğmuş bebek genellikle hastalığı kendi başına yenebilmektedir. Fakat özellikle pamukçuk geniş bir alana yayılmışsa bazı antimantar ilaçlar iyileşme sürecini hızlandırabilir. Maya enfeksiyonun kendisi tehlikeli değildir ancak ağrı yapar. Enden olarak antimantar ilaçlarla tedavi edilmezse komplikasyon görülür. Mayo Clinic

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Orta Kulak Iltihabi

ORTA KULAK İLTİHABI
En çok Ekim ve Nisan aylarında görülür. bu aylar viral (virüslere bağlı) üst solunum yolları enfeksiyonlarının sık görüldüğü aylardır. Viral (virüslere bağlı) hastalık sırasında orta kulakta gelişen iltihap, sıvı birikmesine ve mukozada ödeme neden olur. Östaki borusu denilen, genizden orta kulağa giden borunun ödem nedeniyle tıkanması da orta kulak iltihabına zemin hazırlar. Bebeklerde iltihabı kolaylaştıran geniz eti, östaki borusu, östaki borusunun yatay seyretmesi ve bebeklerin sırtüstü biberonla beslenmesi gibi olumsuz başka faktörler de vardır. Orta kulak iltihabına daha çok, hemcıfilus inflııenzeı ve Streptecoccus pnomaniae adlı mikroplar neden olur. Orta kulak iltihabında ağrı şiddetli ve zonklayıcı tarzdadır ve çocuk konuşmaları hasta olan kulak tarafından duymakta zorluk çeker. Ateş 38-38.5 civarındadır. Kulak zarının kızarık olması veya bombe olması tanı koymada kesinlik sağlar. Ancak unutulmaması gereken bir nokta, her kulak ağrısının kulak iltihabından kaynaklanmadığıdır. Bazen dış kulak yolundaki bir sivilce, sıkışmış kulak kiri, çürük bir diş veya bademcik iltihabının yansıyan ağrısı da orta kulak iltihabını taklit edebilir. Tedavisinde çeşitli yaklaşımlar vardır. Bazı tedavilerde parasentez adı verilen kulak zarı çizme tercih edilirken, bazı durumlarda önce antibiyotik verilerek ileri derecede orta kulak iltihabında kulak zarı çizilmektedir. Gelişmiş ülkelerde °/ıı80. hastanın kendiliğinden hiçbir komplikasyon olmaksızın düzeldiği öne sürülerek, antibiyotik verilmediği durumlar da söz konusudur. Ortakulak iltihabı iyi tedavi edilmezse kronikleşebilir ve işitme kaybı gibi kalıcı izler bırakabilir. Bazen de iltihap komşu dokulara yayılarak iç kulak iltihabı, yüz felci ve beyin zarı iltihapları gibi çok daha ciddi hastalıklara yol açabilir. Orta kulak iltihabından sonra, mikroplar ortadan kalksa bile orta kulak boşluğunda sıvı birikintisi kalacaktır ve bazen bu sıvı hiçbir tedaviye cevap vermeyecektir. Seröz otit, enfüzyonlu otit veya zamk kulak gibi çeşitli adlarla anılan bu hastalıkta başlıca belirti, sini gelişen işitme kaybıdır. Bazen de çok kısa, bir veya iki saniye süren ağrılar olabilir. Kulak zarına bakıldığında, zar çökmüş ve amber rengini almıştır. Bazen hava sıvı seviyesi de görülebilir. Bu hastalığın tedavisi başlangıçta beklemektir. Çoğu kendiliğinden iyileşir. İyileşmeyenlerde uzun süre antibiyotik tedavisi uygulanabilir. Antibiyotiğe rağmen düzelme olmazsa, östaki borusunun görevini yapacak olan kulak tüpü zara yerleştirilerek, orta kulağın havalanması sağlanır. Böylece orta kulaktaki sıvı dağılır, zar çökmesi ortadan kalkar. Bu tüp 3-8 aylık bir sürede kendi kendine kulak tarafından atılıp çıkar ve her şey normale döner. Bu durum çoğu kez kalıcı olur ve hastalık tekrar etmez. Ama bazen hastalık tekrar eder ve yeniden tüp takmak gerekebilir. Defalarca tüp takılıp düzelmeyen ve kulak zarı orta kulaktaki kemikçiklere yapışan hastalar az da olsa vardır. Bu durumda işitme kaybı kalıcı olurHazırlayan: Prof. Dr. Mehmet Ömür VKV Amerikan Hastanesi Klinik Şefi

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Nezle

NEZLE
Nezle ve buna bağlı burun tıkanıklığı, çocuklarda en sık gördüğümüz belirtilerdendir. Burun havanın vücuda giriş kapısıdır, burada hava ısıtılır, tozlarından arındırılır ve nemlendirilerek akciğerin sevdiği hale getirilir. Havanın burun içinden rahat geçebilmesi için üç koşul vardır. Birincisi burun yapısının düzgün, burun etlerinin normal büyüklükte olması gerekir. İkincisi, burun mukozası denilen, burnu döşeyen tabakanın sağlıklı, üçüncüsü de burun salgılarının akışkan olması gerekir. Burun mukozasından eğer rhinovirus ailesinden bir virüs girerse o zaman nezle oluruz. Burun akar, tıkanır hapşırıklar artar, hafif ateş ve halsizlik hissedilir. Basit önlemlerle atlatılabilecek bu durumda, korktuğumuz, çocukta komplikasyon gelişmesidir. Nezle iyi tedavi edilmediği zaman orta kulak iltihabına, sinüzite veya bronşite yol açabilir. Halbuki yapılacak şey basittir. Burun açıcı ilaçlar şurup veya damla olarak 2-3 gün kullanılmalıdır. Antibiyotiğe hemen başlanmamalı, ateş düşürücü ağrı kesici ilaçlar kullanılmalıdır.Doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayınız!Prof Dr.Mehmet Ömür

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Menenjit

MENENJİT
Menenjit Nedir? Menenjit beyni saran zarların iltihabıdır. Bu iltihaba mikroplar neden olur. (virüsler veya bakteriler). Menenjit geçiren çoğu kişi bu hastalıktan tamamıyla kurtulurken, bazen ölümle de sonuçlanabilir. Ya da hastalık sonrası sakatlıklar kalabilir. Kan zehirlenmesi nedir? mikropların kan dolaşımında üremeye başlamaları ile oluşur. Yalnız başına ya da menenjit ile birlikte görülebilir. Menenjite neden olan mikrop (meningokok) aynı zamanda kan zehirlenmesine de neden olur. Kan zehirlenmesini oluşturan başka mikroplar da vardır. Mesela; pnomokokMenenjitin belirtileriÇocuklar ve erişkinlerMenenjitin en çok görülen belirtileri aşağıda sıralanmıştır. Bunlar birlikte görülebildiği gibi tek tek de oluşabilirler.· yüksek ateş· baş ağrısı· kusma· uyuşukluk· ışık veya sese karşı hassasiyet· kas ağrısı· çocuğun altının bezi değiştirilirken bacakları yukarı kaldırıldığında ağrı oluşması ve bunun sonucunda ağlaması,· ense sertliği (çene göğse değdirilmeye çalışıldığında) Aynı zamanda ‘ense krampı’ olarak da adlandırılan ense sertliği, menenjitin diğer bir adı değil, sadece belirtilerinden biridir.Hastalık genellikle birkaç gün içinde ilerler.BebeklerBebeklerde görülen belirtiler normalden farklı olabilir:Ense sertliği görülmeyebilir, vücut ısısının normalin altına düşmesi, bıngıldağın şişmesi, donuk bakışlar, uyku hali, ağır hasta ve soluk görünüm, duyarlılık, iştahsızlık, dokunulduğunda veya altı temizlenmeye çalışıldığında çocuğun huzursuz olması, ağlama, sızlanma.Kan zehirlenmesinin belirtileriMenenjitin belirtileri aynı zamanda kan zehirlenmesinde de görülebilir. Bunun yanısıra kasların kuvvetsizliği (yığılıp kalma) ve sıklıkla vücutta (mor) lekeler görülür;Bu lekeler önce toplu iğne başı büyüklüğünde olup, üzerine basıldığında (mesela bir cam bardakla), kaybolmazlar. Kısa zamanda büyüyerek deri altı kanamalarını oluştururlar.Kan zehirlenmesinin en çok göze çarpan özelliği, çok hızlı ilerlemesidir: 4 –24 saat arası. Mesela çocuk öğleyin dışarıda koşup oynarken, akşama çok hasta olabilir. Dikkat: Kan zehirlenmesinde genellikle ense sertliği GÖRÜLMEZ.Menenjit ve kan zehirlenmesiMenenjit (beyin zarlarının iltihabı) başlangıçta ağır bir grip gibi kendini gösterir. Ense sertliği genellikle bu görüntüye eşlik eder, fakat bulunmadığı durumlarda olabilir. Hastanın durumu bir iki gün içerisinde gittikçe ağırlaşır. Ölümle sonuçlanan vakalar azdır.Kan zehirlenmesi de ilk başta ağır bir grip gibi başlar. Bu yüzden ev doktorları tarafından da zorlukla tanınır. Ne zaman ki vücutta döküntüler oluşur, o anda hangi hastalıkla karşı karşıya bulunulduğu anlaşılır. Bu döküntüler hastaların % 80’ninde görülür.Kan zehirlenmesinin en önemli özelliği çok hızlı ilerlemesidir. Sağlıklı bir durumdan ağır hasta duruma geçilmesi an meselesidir. Çocuk öğlen 2’de dışarıda koştururken, akşam saat 6’da ağır hasta durumda olabilir. Bu nedenle tıbbi tedaviye hızlı başlanması çok önem taşımaktadır. Ama ne yazık ki hızlı tedaviye rağmen ölümle sonuçlanan vakalar görülmektedir.Menenjitin çeşitleriBakteriyel menenjitbakteriyel menenjitin en önemli nedeni Hib bakterisidir.1993 yılından itibaren uygulanan aşı programı sayesinde Hollanda’da bu hastalık hemen hemen hiç görülmemektedir.Hollanda’da menenjite neden olan diğer mikroplar: meningokok ve pnömokok’tur. Bebeklerde görülen menenjite neonatal menenjit denir ve etkenleri grup B streptokoklar, E. koli ve nadiren listerya’dır.Bu mikroplara karşı henüz etkili bir aşı geliştirilememiştir.Viral menenjitÇok çeşitli virüslerin neden olduğu viral menenjit nadiren ölümle sonuçlanır. Hastalık genellikle bakteriyel menenjitten daha hafif geçmesine karşın, hastaların bitkin düşmesine, baş ağrısı , yorgunluk ve konsantrasyon bozukluğu gibi uzun süren şikayetlere neden olabilir.Viral menenjit bakteriyelden daha sık oluşur. Bu tip menenjite karşı antibiyotik kullanımının herhangi bir yararı olmayıp, tek tedavi şekli istirahattir. Nadiren bazı mantar çeşitleri de menenjite neden olabilirler. Bu tip menenjit genellikle kanser ya da benzeri bir hastalık nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda görülür.Kimler menenjit ve/veya kan zehirlenmesine yakalanır?Menenjit ya da kan zehirlenmesine neden olan mikroplar normalde insanların boğazında yaşarlar. Birçok insan hastalığa yakalanmadan bu mikropların taşıyıcısı olarak yaşamaktadırlar. Bu mikroplar insanlar arasında öksürme, hapşırma, öpme ve bağırma (örneğin; diskotekte) yoluyla yayılırlar.0 ve 5 yaş arası çocuklar, 15 ve 20 yaş arası gençler ve yaşlılar ( 55 yaş üzeri) risk gruplarını oluştururlar.Niçin bazı kişilerin hasta olup da diğerlerinin hastalığa yakalanmadıkları henüz bilinmemektedir. Hastalığı kolaylaştırıcı etkenler hava sıcaklığında ani oluşan değişiklikler, bağışıklık sisteminin zayıflaması, çocukların bulundukları ortamda sigara içilmesi olarak sıralanabilir. Bazı durumlarda ise irsi olarak bu hastalığa karşı bir yatkınlık söz konusudur.Hastalığın bırakabileceği sakatlıklarÇoğu kişi bu hastalığı tamamen atlatarak birkaç ay içinde günlük yaşamlarına devam edebilecek duruma gelirler. Fakat bazı kişilerde uzun süreli sakatlıklar kalabilir. Menenjitin neden olduğu sakatlıklar: sağırlık, davranış bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu, koordinasyon bozukluğu, yorgunluk, hareket kısıtlılığı.Bazı şikayetler zamanla düzelse de, bazıları kalıcıdır. Sağırlık ömür boyu sürebilir.Menenjit kişinin yaşamını tamamıyla değiştirebilir.Mesela çocuklarda menenjitten sonra aşırı hareketlilik, öğrenme problemleri görülebilir. Erişkinler sosyal yaşamlarını ve iş yaşantılarını etkileyen problemlerle karşılaşabilirler. Bazı kişiler ise hastalıktan önceki işlerini eski düzeylerinde yürütemezler. Kalıcı şikayetler oluşması halinde uzmanların yardımına mümkün olduğu kadar çabuk başvurmanın önemi büyüktür.Kan zehirlenmesi % 20 oranında ölümle sonuçlanabilir. % 20 kadar hastada ise kalıcı sakatlıklara neden olur. En çok görülen sakatlıklar: uzuvların kısmen veya tamamen kesilmek zorunda kalınması, vücutta kalıcı yara izleri, damar duvarlarında oluşan iltihaplanmalar, çocuklarda görülen büyüme bozuklukları. Kan zehirlenmesi hastanın yaşantısını tamamıyla değiştirebilir. Bir kısım hastada ard arda ameliyatlar yapılması gerekir. Bazı hastalar ise vücutlarında oluşan büyük sakatlıklar nedeni ile psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler.Hastanın ölmesi durumunda ise geride kalanları zor günler beklemektedir. Yaşama yeniden, kaybedilen kişi olmadan devam etmenin yollarını aramak gerekmektedir. Herkesin bu kayba bakış açısı, bulduğu çözüm farklıdır.Akrabalarla ya da arkadaşlarla bu konu hakkında konuşmak insanı rahatlatsa da her zaman bir çözüm değildir. Çünkü hastanın zihinlerde kalan son görüntüsü bu olayı yaşamamışlar için anlaması çok güç olan birşeydir. Bu yüzden başlarından böyle bir olay geçmiş insanlarla konuşmak daha rahatlatıcı olabilir. Bu ortamda herkesin birbirini anlaması daha kolay olup, çoğu şeyleri anlatmak için birkaç kelime dahi yeterli olmaktadır.
Kaynak : Genetik Bilimi

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Losemi

LÖSEMİ

1. S: Lösemi nedir? C: Lösemi halk arasında kan kanseri diye bilinen hastalıktır. Bu hastalıkta çoğunlukla kemik iliğinden kaynaklanan ve bir tek hücrenin kanserleşmesi, daha sonra bu hücrenin bölünerek çoğalıp, önce kemik iliğini, daha sonra tüm organları istila etmesi durumu söz konusudur. Eğer tedavi edilmezse olay kısa sürede hastanın kaybı ile sonuçlanır. 2. S: Çocuklukta Lösemi görülür mü? C: Çocuklarda en sık görülen kanser türü Lösemidir. Beyaz ırkta çocukluk çağında Löseminin sıklığı 100.000 canlı doğumda yaklaşık 5 kadardır. 3. S: Lösemi çocuklarda en sık hangi yaşlarda ortaya çıkar? C: Lösemi en sık 2 - 5 yaşları arasında görülür. Bu dönem çocuklarda Lenf dokusunun en aktif olduğu dönemdir. 4. S: Çocuklarda Lösemiye neden olan faktörler nelerdir? C: Herşeyden önce tüm kanserler gibi Löseminin de genetik bir hastalık olduğunu, yani vücudumuzdaki kanser önleyici veya kanser yapıcı genlerdeki bazı bozukluklar sonucu ortaya çıktığını bilmek gerekir. Bu bozulmayı kolaylaştıran bazı faktörler vardır. Bunlar arasında iyonizan radyasyon, bazı virüsler, bazı kimyasal maddeler ve bazı genetik hastalıklar sayılabilir. 5. S: Löseminin belirtileri nelerdir? Bir ebeveyn hangi durumlarda Lösemiden şüphelenmelidir? C: Löseminin klinik belirtileri birçok hastalık ile karışır. Halsizlik, iştahsızlık, solukluk, düşmeyen ateş, deride morluklar veya küçük kırmızı kanama odakları, burun ve diş etlerinden kanama, karında şişlik, lenf bezlerinde büyüme, kol ve bacak ağrıları bunlar arasında sayılabilir. Bunlardan birinin veya birkaçının olması durumunda bir çocuk kan ve kanser hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. 6. S: Lösemi ölümcül bir hastalık mıdır? Bu hastalıkta sağ kalma oranı nedir? C: Lösemi çocukluk çağında görülen kanserler arasında tedavi şansı en yüksek olanlardan biridir. Günümüzün modern tedavi protokolleri ile akut Löseminin genel anlamda tedavi şansı %70 - 75 dir. Bazı Lösemi tiplerinde bu oran %90 ın üzerine çıkmaktadır. 7. S: Lösemi tedavisi için yurtdışına gitmek gerekir mi, yoksa tedavi olanakları ülkemizde de mevcut mudur? C: Ülkemizde Löseminin her türlü tedavisi en modern şartlarda ve yurt dışından çok daha ucuza yapılabilmektedir. Bunun için yurt dışına gitmek gereksizdir. 8. S: Lösemi oluşmasında yiyeceklerin bir rolü var mıdır? C: Lösemi ile yiyecekler ve yiyecekler içindeki koruyucu maddeler arasında bugüne kadar herhangi bir ilişki gösterilememiştir. 9. S: Lösemi oluşmasında ebeveynin ihmali söz konusu mudur? C: Hamilelik sırasında sigara içmek veya uyuşturucu kullanmak ile veya hamileliğin ilk 3 ayında röntgen çektirmek ile Lösemi oluşumu arasında ilgiye işaret eden bilgiler vardır. Bu tür davranışlardan kaçınılmalıdır. 10. S: Lösemi tedavisi her hastanede yapılabilir mi? C: Hayır, Lösemi tam donanımlı ve Çocuk Kan ve Kanser Hastalıkları bölümü bulunan bir hastanede tedavi edilmelidir. Bu hastalığın tedavisi ancak bu konudaki uzman kişiler tarafından yapılmalıdır.
M.Ü. Allerji - Onkoloji Vakfı

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Kizamikcik

KIZAMIKÇIK
Gebelikte annenin geçirdiği kızamıkçığın bebekte çeşitli anomalilere neden olabileceğinin anlaşılmasıyla önem kazanmıştır. Kulak arkasındaki lenf iltihaplarıyla karakterize döküntülü bir hastalıktır. Klinik: 16-18 gün süren kuluçka döneminden sonra döküntüler oluşur. Hafif nezle hali, ateş görülebilir. Döküntü yüzden başlar, vücuda yayılır. İkinci günde döküntü yüzden başlayarak solmaya başlar. Tedavi ve korunma: Semptomlara yönelik tedavi yapılır. Kızamıkçığın asıl önemi, annenin gebeliğin ilk üç ayında geçirdiği kızamıkçıktan sonra anne karnındaki bebeğin etkilenmesi, çeşitli anomalilerle doğmasıdır. Bu nedenle 1-12 yaşındaki tüm sağlıklı çocuklara ve özellikle kız çocuklarına kızamıkçık aşısı uygulanan en ideal korunma yöntemidir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında kızamıkçıklı çocuklarla temas önlenmelidir. Eğer anne kızamıkçık çıkarırsa tıbbi düşük yapılmalıdır

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Kizamik

KIZAMIK
Kızamık, aşının keşfinden önce hemen hemen tüm çocukları etkilemiş olan ileri derecede bulaşıcı viral bir hastalıktır.
1960’dan bu yana kullanılmakta olan etkin zayıflatılmış kızamık canlı aşısı mevcuttur ve ulusal aşı programları kapsamında çocukların %70’ine uygulanmaktadır. Günümüzde kızamık iyi kontrol edilmektedir ve hatta bir çok endüstrileşmiş ülkede tamamen ortadan kaldırılmıştır. Aşı programları birçok gelişmekte olan ülkede çok etkili olmaktadır ancak yine de aşılanan kişi kapsamının düşük olduğu ülkelerde kızamık hala mevcuttur (1a). 2002’de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kızamığa bağlı ölüm sayısını 614 olarak tahmin etmektedir. WHO’nun amacı kızamıktan ölenlerin sayısını 2005 itibariyle yarıya azaltmaktır.
Hastalık Kızamık akut seyirli, döküntülü viral bir hastalıktır. Kızamık virüsü Paramyxoviridae II ailesinden Morbillivirus genomuna aittir. Virüs antijenik olarak stabildir ve yalnızca tek bir serotipi mevcuttur (2a).
Hastalık nazofarinks yoluyla vücuda girer. Viral replikasyon hastalığın başlangıcında trakea ve bronş epitel hücrelerinde başlar ve bunu lokal lenf düğümlerine yayılım izler. Hastalık kandaki monositler aracılığı ile dalak, timüs, akciğerler, karaciğer, böbrekler, konjunktiva ve cilt gibi diğer organlara dağılır. Virüs bu dokularda replike olur (çoğalır) ve hastalığın prodromal evresinde nazal sekresyonlarda, konjunktivada, kanda ve idrarda bulunur.
Kızamık kesin bağışıklık bırakır.
Tipik olarak, kızamık ateşli ve döküntülü bir hastalıktır.
Hastalığa maruz kalma ile ateşin başlaması arasındaki kuluçka süresi, genellikle 10 gün civarıdır (7-18 gün arasında değişebilir). Hastalık prodromal ateş, konjunktivit, boğaz akıntısı, öksürük ve ağız mukozasında Koplik lekeleri ile karakterizedir. Özellikle Koplik lekeleri hastalık için patognomoniktir. Daha önce hastalığı geçirmemiş kişilere solunum yoluyla geçiş hastalığın bu döneminde en fazla gözlenir. Karakteristik döküntü (eritematöz, makülo-papüler) 3-7. günler arasında ortaya çıkar. Döküntüler önce yüzde başlar, daha sonra vücudun diğer kısımlarına yayılır ve 4-7. günler arasında devam eder.Hastalığın yayılımı döküntüler başladıktan sonra 4-5 gün daha devam eder. Kızamık ciddi komplikasyonlara neden olabilen bir hastalıktır. Endüstrileşmiş ülkelerde en fazla görülen komplikasyon akut otitis media (%7-9), pnömoni (%1-6), post-enfeksiyöz ensefalit (1000-2000 vakada 1 vaka) ve subakut sklerozan panensefalittir (SSPE-100,000 vakada 1 vaka)’dir .(3a)
Virüsün santral sinir sistemi hücrelerine bozuk bir şekilde bağlı olarak kalması nedeniyle SSPE daima ölümcül olan ancak nadir görülen bir dejeneratif ensefalopatidir (3b).
Ölüm 1000 vakada 1-3 olarak tahmin edilmektedir. Ciddi komplikasyonlar ve ölüm riski özellikle 5 yaşından küçük çocuklarda ve erişkinlerde yüksektir. (3a).
1999-2000’de Hollanda’da görülen ve tek bir bölgede aşının reddedilmesiyle başlayan kızamık epidemisinde ölüm oranı aynı kalmıştır. Belirlenen 3290 kızamık vakasından 3’ü ölümle sonlanmıştır (4a).
Gelişmekte olan ülkelerde kızamığa bağlı mortalite %2-15’e ulaşabilmektedir. Pnömoni en sık görülen komplikasyondur ve kızamığa bağlı ölümlerin en başta gelen nedenidir. Diyare ve bakteriyel süperenfeksiyonlar da sık görülen komplikasyonlardır. Kızamık daha önce malnutrisyonu ve A vitamini eksikliği olan kişilerde daha ciddi seyretmektedir (3c).
Kızamığın semptomatik tedavisi yoktur. Gelişmekte olan ülkelerde, yüksek doz A vitamin kullanılması hastaneye yatan çocuklarda mortalite ve morbidite düzeyini azaltıcı etki göstermektedir (3 D).
EpidemiyolojiKızamık insandan insana başlıca tükürük damlacıkları yoluyla geçer. Ancak havada asılı damlacıklarla da geçiş gösterebilmektedir. Aile içinde ve okul, hastane gbi ortamlarda ikincil bulaşıcılık oranı ise, %90’lara ulaşmaktadır (3).
Aşıdan önce kızamık pratik olarak önlenemeyen bir çocukluk hastalığı olarak kabul edilmekteydi (3f).
Kızamığın epidemiyolojisi ile bilgilerin büyük kısmı, 65 yıl önce her yaştaki insanı etkilemiş olan Faro Adası epidemisi sırasında Panum’un açıklamalarından kaynaklanmaktadır. Bu bulgular kızamığın kendisinin sağladığı bağışıklığın süresini ortaya koymuştur (3g).
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kızamık aşısının her yıl yaklaşık 80 milyon kişiyi kızamıktan koruduğunu ve her yıl 4.5 milyon ölüm vakasını engellediğini tahmin etmektedir. (5a) Bu sonuçlar aşı stratejisinin ve sonuçlarının bölgesel ve ulusal farklılıklarını ortaya koymaktan uzaktır. Amerika, Güney Afrika ve Avrupa gibi dünyanın bazı bölgelerinde bir çok ülke kızamığın yayılmasını durdurmayı başarmıştır (5b). Batı Pasifik’te kızamığa bağlı ölümler, kızamık aşısının, aşılama programı kapsamına dahil edilmesinden sonra %95 oranında azalmıştır (6a). Bununla birlikte, Afrika ve Güneydoğu Asya gibi diğer bölgelerde, kızamık hala çok yüksek sayıda ölümlerden sorumludur.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), kızamığın 2000’de 30 milyon kızamık vakasından ve 777,000 ölümden, 2002’de ise 614,000 ölümden sorumlu olduğunu ortaya koymuştur (1a,5a). Bu ölümlerin %90’ı Afrika ve Güneydoğu Asya’da meydana gelmiştir.
Sonuç olarak, kızamık, yıllık 1.7 milyon olan çocuk ölümü vakalarının yarısından sorumludur ve bu vakalar aşı ile engellenebilecek olan vakalardır (5a).
Aşının tarihçesi ve aşı stratejisiZayıflatılmış canlı aşının geliştirilmesi 1954’de Enders ve Peebles’in virüsü izole etmesinden hemen sonra başlamıştır. 1950’lerin sonunda, Enders ve grubunun çalışmaları ile Edmonston B viral suşunun çeşitli hücre kültürlerinde başarıyla pasajlanması sonucu zayıflatılmış canlı kızamık aşısı geliştirilmiştir. 1960’ların ortalarında yeni ileri derecede zayıflatılmış aşı suşları geliştirilmiştir. Bunlar şu anda kullanılmakta olan kızamık aşılarının öncüleridir (3h). Günümüzde en başta gelen suşlar Schwarz, Moraten ve Edmonston Zagrep aşı suşlarıdır.
Bugün dünya üzerinde satılan tüm kızamık aşıları zayıflatılmış canlı aşılardır. Kızamık valansını içeren aşılar monovalan, bivalan (kızamıkçık ile kombine) veya trivalan (kızamıkçık ve kabakulak ile kombine) olabilmektedir (2).
Endüstrileşmiş ülkelerdeki deneyimler tek doz kızamık aşısının, aşılama kapsamının geniş olduğu popülasyonlarda bulaşmayı azalttığını, ancak tüm geçiş yollarının engellenmesi için iki dozun gerekli olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, pek çok ülke tek doz aşılama için yüksek aşılama kapsamına rağmen ortaya çıkan yeni vakalar karşısında “ikinci şans” aşıyı dahil etmeden önce aşılama programına tek doz kızamık aşısı ile başlamıştır (3i).
Gelişmekte olan ülkelerde kızamık aşısı teorik olarak 1970’lerin sonunda Genişletilmiş Aşılama Programı (GBP)’nın bir parçası olarak dahil edilmiştir. Özellikle çok küçük çocuklarda kızamıkla ilişkili mortaliteyi durdurmak için çeşitli aşı stratejileri önerilmiştir (3j). Bunlar içinde en başarılı strateji 1987’de Küba’da öne sürülen 9 ay-14 yaş arasındaki tüm çocukların sistemli bir şekilde aşılanmasını içeren aşı kampanyası olmuştur (3k).
Kızamıkla ilişkili mortaliteyi azaltmak Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) önceliğindeki konudur. Buna göre, 2005’de mortaliteyi, 1999 verilerine kıyasla yarı yarıya düşürmek hedeflenmektedir. Kızamığa bağlı mortalitenin yüksek olduğu ülkelere, kızamığa bağlı mortalitede kalıcı azalma elde etmek için, hızlı ve eksiksiz bir strateji başlatmaları çağrısında bulunulmuştur. Bu strateji yüksek aşılama oranlarına ulaşmak (%90 ve üzerinde) ve tüm çocukların “ikinci şans” olarak kızamık aşısı ile aşılandıklarımdan emin olmayı içermektedir. (1b)
SonuçKızamık pek çok ülkede yüksek endemik düzeylerde gözükmeye ve aşı ile engellenebilen hastalıklara bağlı ölümlerin ana nedeni olmaya devam etmektedir.
Kızamığa bağlı morbidite ve mortaliteyi azaltmak için, her ülkenin kendi epidemiyolojik özelliklerine göre uyarlanmış aşı stratejileri

Saglik Anne ve Bebek Hastaliklari Kan Uyusmazligi

KAN UYUŞMAZLIĞI
Kan uyuşmazlığı" genel kanının aksine, karı koca arasında değil, gebelik döneminde anne ile karnındaki bebeği arasında söz konusu olabilen normal dışı bir durumdur. Hangi kan grupları arasında ve nasıl bir uyuşmazlık olduğunu anlatmadan önce kan gruplarını tanımlamak gerekir. Kanımızda oksijen taşımakla görevli kırmızı kan hücrelerinde bulunan proteinler esas alındığında klasik olarak dört ana kan grubu tanımlanır: "A", "B", "AB" ve "O" grubu .. Bir de "Rh" söz konusudur. Birey, "D" proteinine sahipse Rh pozitif (+), değilse Rh negatif (-) olarak ifade edilir. Rh (-) kişilerin vücudunda D proteini hiç yoktur ve bağışıklık sistemi için tamamen yabancı bir maddedir.Normal koşullarda hamilelik döneminde anne ve bebeğin kanları birbirine karışmadan plasenta (eş) aracılığıyla oksijen, karbondioksit ve besi öğelerinin karşılıklı alışverişi gerçekleştirilir. Anne Rh (-), bebek Rh (+) ise ilk gebelikte herhangi bir sorun olmaz. Bebek doğarken zedelenen damarlardan bir miktar bebek kanı, Rh (-) annenin kanına karışabilir. Böylece annenin bağışıklık sistemi tamamen yabancısı olduğu bir proteinle, "D" proteini ile tanışır ve ona karşı tepki geliştirir. O maddeyi tanımadığı için yok etmek ister. Beyaz kan hücrelerinin D proteinini yok etmek üzere ürettiği -o maddeye özgü- sıvısal maddeleri (antikorlar) kullanarak hedefine ulaşır. Annenin kanında bir tane bile bebek kan hücresi kalmaz, tümü yok edilir. Bu savaş sona erdiğinde geriye "anti-D antikorları" adı verilen sıvısal maddeler ve bunları gereksinim duyulduğunda her an yeniden üretebilecek akıllı beyaz kan hücreleri kalır. İkinci gebelikte çocuk eğer yine Rh (+) kana sahipse annenin kanında hazır bulunan bu sıvısal maddeler (antikorlar) kolayca plasenta (eş) engelini aşarak anne karnındaki bebeğin kanına karışırlar. Bebek kırmızı kan hücreleri yok edilmeye başlanır. Çocuğun kemik iliği, karaciğer ve dalağı yok edilen kırmızı kan hücrelerinin yenilerini üretir ve eksilen kanı yerine koyar. Bu aşırı kırmızı kan hücresi yıkımı ve yapımı sürecinde "bilirubin" adı verilen ve fazlası zararlı olan bir madde açığa çıkar, bebekten anneye geçer, annenin karaciğeri tarafından yok edilir. Bebeğin karaciğeri henüz bu maddenin tümünü zehirsizleştirebilecek kadar gelişmemiştir. Eğer üretilen kırmızı kan hücresi miktarı yok edilenden az olursa sonuçta bebek ağır bir kansızlığa maruz kalır, hatta ölebilir. Eğer arada bir denge varsa bebek bir ölçüde kansızlıkla doğar veya sağlıklı olarak dünyaya gelir. Sorun asıl o zaman belirginleşir. Çünkü kan hücreleri hala parçalanmakta, yenileri yapılırken gereken maddeler anneden temin edilememekte, çocuk kendi depolarını kullanmaktadır. Üstelik açığa çıkan sarı boyar madde niteliğindeki "bilirubin" bebeğin karaciğeri tarafından yeterince vücuttan uzaklaştırılamamaktadır. Kanda belli bir düzeyi aşan "bilirubin" göz aklarına, cilde ve sonunda asıl zararını gösterdiği beyin ve sinir sistemine yerleşerek yaşamı tehdit etmektedir. Yenidoğan sarılığının ağır şekillerinde, tedavi edilmeyen çocuklarda adalelerin sertleşmesi, zeka geriliği gibi kimi geri dönüşümsüz sinir sistemi bozuklukları meydana gelmektedir.Yenidoğan sarılığı olan bebeklerde sarı boyar madde "bilirubin"i vücuttan daha kolay uzaklaştırmak için belli bir dalga boyundaki ultra viyole ışınları kullanılmaktadır. Bebeklerin uygun sıcaklık ortamı sağlayan küvöz ya da yataklarda ultra viyole ışığıyla tedavisine "fototerapi" denir. Yeterli olmadığında bebeğim göbek kordonundan takılan bir sistemle, uygun bir Rh (-) kanla "kan değişimi" işlemi gerçekleştirilerek yaşamsal tehlike atlatılır. Geç kalınan durumlarda araz kalması olasıdır. Körlük, şaşılık, sağırlık, felç gibi ..Mademki kan uyuşmazlığı ve sonuçları bu kadar ağır olabiliyor, o halde Rh (-) anneler için koruyucu bazı önlemler alınması gereklidir. Bir anne adayı eğer Rh (-) kana sahipse, ilk doğum, kürtaj ya da düşüğünden hemen sonra, bebeğinden kendisine o anda geçmiş olabilecek Rh (+) bebek kan hücrelerine karşı annenin bağışıklık sisteminde tepki oluşmadan önce girişimde bulunulmalıdır. Bunun için özel olarak hazırlanmış bir serum vardır: "Anti-D İmmun Globulin". Bu madde doğumdan (ya da düşük veya kürtajdan) hemen sonra anneye kaba etten iğne şeklinde yapılmalıdır. "Anti-D İmmun Globulin" kana karışır, bebekten geçmiş olan Rh (+) kan hücrelerini derhal yok eder. Annenin bağışıklık sistemi ne olduğu anlamadan işlem tamalanır. Bir süre sonra "Anti-D İmmun Globulin" doğal ömrünü tamamlar ve kanda yok olur. Oysa anne kendisi "antikor" geliştirmiş olsaydı bu sıvısal madde uzun süre kanda kalacak, gerekirse onu yeniden üretebilme yeteneği olan beyaz kan hücreleri tarafından eksikliği tamamlanacaktı. Pasif olarak verilmiş olan "Anti-D" için eksikliğin tamamlanması diye bir konu söz konusu değildir. Zamanla yok olan "Anti-D İmmun Globulin" bu sayede annenin sonraki hamileliklerinde çocuk için bir sorun oluşturamaz. Yalnız unutulmaması gereken bir konu bu immun globulinin herbir gebeliğin son bulumunda yeniden uygulanmasının gerekliliğidir. Kan uyuşmazlığı genel olarak ilk bebekte sorun oluşturmaz. Sonraki Rh (-) çocuk için zaten bir problem yoktur.Rh uygunsuzluğu kadar ağır seyretmese de "kan grupları" arasında da uygunsuzluk söz konusu olabilir. Genellikle annenin "O" bebğin "A", "B" veya "AB" olduğu durumlarda meydana gelir. Farklı mekanizmalarla ama aynı aynı prensiplere dayanan süreçler yaşanır. Fakat daha seyrek olarak yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşır.Sonuç olarak Rh (-) olan annelerin Rh (+) doğabilecek çocukları için önceden hazırlıklı olunmalıdır. Eğer anne ve baba her ikisi de Rh (-) iseler genetik kurallarına göre Rh (+) bebekleri olamaz. Eğer anne Rh (-), bab Rh (+) ise çocuk Rh (-) de olabilir, Rh (+) de. Bu genel bilgi de göz önünde bulundurulmalı, doğum sonrası bebek kan grubu tayin edilmelidir. Anne Rh (-), bebek de Rh (-) ise uygunsuzluk yoktur, anneye anti-D immun globulin yapmak gerekmez. Annenin Rh (+) olduğu durumlarda çocuğun Rh'ı ne olursa olsun Rh uygunsuzluğu olmaz. Eğer anne ve baba her ikisi de "O" grubu kana sahiplerse çocukları mutlaka "O" grubu olur. Bu durumda anne ve bebek arasında grup uygunsuzluğu olamayacağı açıktır. Anne "O", baba "A" ise çocuk "O" veya "A"; anne "O", baba "B" ise çocuk "O" veya "B"; anne "O" baba "AB" ise çocuk "A" veya "B" olur ama "O" veya "AB" olamaz. Annenin "A" ya da "B" olduğu, çocuğun "B" ya da "A" olduğu durumlarda uyuşmazlık nadirdir, hafif seyreder. Ayrıca bazı alt kan grubu uygunsuzluklarında, hatta hiçbir uygunsuzluğun olmadığı kimi sıra dışı durumlarda kan uyuşmazlığıyla benzer klinik tablolar görülebilir, yenidoğan sarılığı meydana gelebilir.Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek için gebelikte sağlıklı ve düzenli izlem ön koşuldur. Anne baba adayları, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı arasında işbirliği bu sürecin temelini oluşturmaktadır. Uygun bir gebelik yönetimi ve doğuma uzman gözetiminde hazırlık, kan uyuşmazlığı gibi yaşamsal bir sorunun bile kolaylıkla halledilmesini sağlayacaktır.Dr. Çağatay Nuhoğlu