24 Şubat 2008 Pazar

Başörtüsü Allah'ın emiridir

İkinci örneğimiz, uzmanlık alanı din eğitimi olan ama bu konuda kayda değer bir eseri olmayan bir hocahanım idi: "...Devrin özelliği, toplumsal veya aile ile ilgili her kuralın mutlaka din ile bağlanmasıdır. Din ile bağlanmadıkça insanların bu kurallara uymayacağı varsayılmıştır." Müslümanlara göre her devrin özelliği böyledir; yalnız "toplumsal veya aile ile ilgili" olan değil, hayatın bütün alanlarında mümin, attığı her adımın Allah'ın emir ve yasaklarına, dolayısı ile rızasına aykırı olmadığını gözetmek durumundadır; Müslümanlık Allah'ın iradesine ve dinine tâbi olmak, bağlanmak bunu gerektirir. Bir emir veya yasak dini ise, Allah ve Resulü buyurmuşsa elbette müminler bunlara daha bir titizlikle riayet edeceklerdir. "Birçok kişiye göre, başörtüsü Allah'ın emridir. "Allah'ın emri" tabiri, Allah'ın öğüdünün emir telakki edilmesinden doğuyorsa, buna saygı duyulur. Başörtüsü böyle sunulduğu zaman tepkiyle karşılanmayacaktır. Fakat bu bir emir seviyesinde, zamanüstü bağlayıcılıkta sunuldukça tepki devam edecektir." Birçok kişiye göre değil, modernistlerden önceki dönemin bütün fıkıhçılarına göre tesettür Allah'ın emridir, farzdır, açılması haramdır. Örtülmesi gereken yerlere başın da dahil bulunması yine bütün klasik dönem müctehidlerinin kabul ettikleri bir hükümdür. Bu hüküm, Allah'ın öğüdünün emir telakki edilmesinden değil, Allah'ın teşrîî8 emirlerinden çıkarılmıştır. Müminler buna yalnızca saygı göstermezler, aynı zamanda çiğnenmesini, aykırı hareket edilmesini haram bilirler. "Allah'ın emirleri, başkası tarafından değiştirilemez, başka türlüsü yapılamaz olan kanunlarıdır. Yasin Suresi'nin son ayetinde bu hakikat şöyle bildirilmiştir: Allah bir şeyin olmasını istedi mi, ona 'ol' emrini verir ve o şey olur! Allah'ın emirleri, dünyanın ve kâinatın düzeni, varlıkların varoluş kurallarıdır. Gerisi, Allah'ın kullarına emirleri değil öğütleridir." Bu yorum(!) hiçbir dinî esasa dayanmayan keyfî ve indî bir yorumdur ve bilgi eksikliğine dayanmaktadır. Allah'ın vahyindeki emirler9 tekvînî10 ve teşrîî olmak üzere ikiye ayrılır. Namazı, orucu, haccı, zekatı... buyuran emirler ile içkiyi, kumarı, yalanı, zinayı... yasaklayan nehiyler işte bu teşrîî olan emir ve yasaklardır; yani bunlar öğüt değil, dünya ve ahirette yaptırımı olan bağlayıcı buyruklardır. Allah'ın devamlı olarak bağlayıcı emir ve yasakları vardır; bunlara mümin olanlar tepki göstermez, teslimiyet gösterir, tepki gösterenler ise Müslümanlığı eksik olanlardır. "Başı açık insan kadın-erkek herkes, her yerde, her zaman ibadet edebilir. Allah'la kulun arasına hiçbir engel giremez, Allah'ına ibadet eden kula kimse kayıt ve şart koyamaz, kıyafet cemaat içindir. Cemaate katılan kimse, cemaati incitmeyecek bir şekle bürünür." Hiçbir kurala, delile, esasa, kadim ictihada dayanmadan ve sorumluluk duygusundan da azade olarak söylenmiş sözler. İnsan hayret etmekten kendini alamıyor. Bir insanın elbisesi bulunacak, ama çıplak olarak namaz kılacak ve buna kimse karışmayacak, kimse ibadetlerle ilgili kayıt, şart, kural... koyamayacak. O zaman dine, peygambere, vahye ne gerek var? Herkes kafasına estiği gibi tapınsın dursun. Hocahanım çoktandır İlmihal okumuyor zahir, okursa "setr-i avret"in yalnız başına namaz kılan müminlere de gerekli olduğunu görüp öğrenecektir.
7 Yeni Şafak, 20.07.2003 8 Kural koyan, hüküm getiren 9 Emir kipleri ile böyle sayılan ifade şekilleri 10 Ol deyince olan fizikî vb. olaylar

Hiç yorum yok: